<p><strong>“YUMURTADA PLANLI ÜRETİM VE SANAYİLEŞME ŞART”</strong><br /> <br /> İstanbul Ticaret Borsası’nın düzenlediği <strong>“Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor”</strong> toplantılarında yumurta sektörü konuşuldu.</p> <p>Toplantıda konuşan Yumurta Üreticileri Merkez Birliği (YUM-BİR) Yönetim Kurulu Başkanı <strong>İbrahim Afyon</strong>, yumurtanın stratejik bir ürün olduğunun tüm dünya ülkelerince kabul edildiğini ve yıl içerisinde çokça değişim gösteren yumurta fiyatlarında istikrarın sağlanması için planlı üretim ve sanayileşmenin şart olduğunu belirtti.</p> <p>Online olarak yapılan toplantının açılış konuşmasını İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı <strong>Ahmet</strong> <strong>Bülent</strong> <strong>Kasap</strong>, moderatörlüğünü ise gazeteci <strong>Celal</strong> <strong>Toprak</strong> yaptı. “Yumurta Üretimi ve Sorunları” başlıklı etkinliğe; Yumurta Üreticileri Merkez Birliği (YUM-BİR) Yönetim Kurulu Başkanı <strong>İbrahim</strong> <strong>Afyon</strong>, Yumurta Üreticileri Ürünleri Sanayicileri Derneği (YÜSAD) Yönetim Kurulu Başkanı <strong>Metin</strong> <strong>Akman</strong>, Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı <strong>Bedri</strong> <strong>Girit</strong> ile İstanbul Yumurta Üreticileri Toptancıları ve İş Adamları Derneği (İSTYUMDER) Yönetim Kurulu Başkanı ve İstanbul Ticaret Borsası Meclis Üyesi <strong>Necati</strong> <strong>Yıldırım</strong> konuşmacı olarak katıldı.</p> <p><strong>“Sektör Endüstriyel Üretimin Yaygınlaşmasıyla Gelişim Gösterdi”</strong></p> <p>İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı <strong>Ahmet Bülent Kasap</strong>, toplantının açılış konuşmasında yumurta sektörünün gıdada endüstriyel üretimin yaygınlaşması ve organize perakendenin gelişmesi sayesinde büyük değişim gösterdiğini belirterek, <em>“Türkiye’de yumurta sektörü, artan nüfus, değişen hayat tarzı, kentleşme, hane halkında çalışanların oranının artması, gıdada endüstriyel üretimin yaygınlaşması ve organize perakendenin gelişmesi sayesinde büyük gelişim gösteriyor. Çok değil, 30-40 yıl önce ülkemizde yumurta küçük ölçekli çiftliklerde üretiliyor ve genellikle bakkallar ve semt pazarları aracılığıyla tüketiciye ulaşıyordu. Kırsal kesimde ise herkes kendi yumurtasını üretiyordu. Günümüzde ise geçmişle kıyaslanmayacak büyüklük ve teknolojilere sahip dev tesislerde üretim yapılıyor ve tüketiciye organize perakende yoluyla ulaşıyor. Yumurtanın iç piyasa fazlası ise ihraç ediliyor”</em> dedi.</p> <p><strong>“Lisanslı Üretim ve İhracat Şart”</strong></p> <p>Yumurta Üreticileri Merkez Birliği (YUM-BİR) Yönetim Kurulu Başkanı <strong>İbrahim</strong> <strong>Afyon</strong>, yumurtanın stratejik bir ürün olduğunun tüm dünya ülkelerince kabul edildiğini belirterek, <em>“Geçmişte yumurta açığını ithalat ile kapatmaya çalışan ülkeler günümüzde kendi yumurtalarını üretmek için sektöre ciddi kaynaklar ayırıyor. Türkiye olarak üretimde ilk 10’dayız. Fakat yumurta fiyatlarındaki dalgalanma sonucu tavuk varlığımız 100 milyonun altına düştü. Kuş gribi, ABD’nin agresif talebi, Ramazan ayı fiyat artışını tetikledi. Medyanın hatalı tavrı da sorunu büyüttü. İç piyasada fiyatları düşürmek için getirilen fon kesintisi ise ihracat bağlantılarımızı tehlikeye soktu. Tüm bunlar lisanslı üretim ve lisanslı ihracatla yani planlamayla çözülebilir” </em>şeklinde konuştu.</p> <p><strong>“Yumurtayı İşlenmiş Ürün Olarak 4 Katına İhraç Etmek Mümkün”</strong></p> <p>Yumurta Üreticileri Ürünleri Sanayicileri Derneği (YÜSAD) Yönetim Kurulu Başkanı <strong>Metin</strong> <strong>Akman</strong>, Türkiye’nin yumurta üretiminde ilk 10’da olmasına rağmen yumurta sanayisinde ilk 50’ye giremediğini belirterek,<em> “Yumurta sanayisi üretimi yumurta kırıldığında başlar. Özellikle likit yumurta ve yumurta tozu, raf ömrü uzun sanayi mamulleridir. 10 yıl önce yumurta üretimimizin yüzde 1’i yumurta sanayisinde işleniyordu. Günümüzde bu oran yüzde 8’lere yaklaştı. Fakat bu katma değerli ürünlerin oranının yüzde 20-30 bandına ulaşması gerekiyor. Sanayi ürünü yumurta kabuklu yumurtadan 4 kat değerli. Yumurta sanayisinde kullanılan yumurta tozu lisanslı depoculuk kapsamına alınmalı. Bu, ürün de arz ve talep dengesini destekleyerek fiyat istikrarının sağlanmasına katkı sağlayacaktır”</em> dedi.</p> <p><strong>“Planlı Üretim ile Arz ve Talep Dengesi Kurulmalı, İhracat Yasaklanmamalı”</strong></p> <p>Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı <strong>Bedri</strong> <strong>Girit</strong>, 2025 yılında 500 milyon dolar olarak hedefledikleri yumurta ihracatının fon kesintileri ile sekteye uğradığı belirterek, <em>“Ülkemiz geçtiğimiz yıllarda yumurta ihracatında Hollanda’dan sonra ikinci sıradaydı. Yumurta ihracatçıları olarak 2025 yılında 300 milyon dolar damızlık ve 200 milyon dolar sofralık yumurta olmak üzere 500 milyon dolar hedef ile yıla başladık. Fakat önce 0,50 dolar fon kesintisi geldi, ardından 1,5 dolara çıkarıldı. Bu durum ihracatımızı durma noktasına getirdi. Hükümetimizin iç pazardaki ihtiyacın karşılanması için yaptığı bu kesinti yerine sağlayacağı teşvik ve desteklerle üreticiye yeni üretim tesisleri kurmasına teşviş etmesi sektöre kalıcı katkı sağlayacaktır. Planlı üretim ve teşviklerle arz ve talep dengesi kurulmalı ihracat yasaklanmamalı” </em>şeklinde konuştu.</p> <p><strong>“Yumurta Üretimini Destekleyecek Girişimlerde Bulunulmalı”</strong></p> <p>İstanbul Yumurta Üreticileri Toptancıları ve İş Adamları Derneği (İSTYUMDER) Yönetim Kurulu Başkanı ve İstanbul Ticaret Borsası Meclis Üyesi <strong>Necati Yıldırım</strong>, yumurta üreticilerinin son dönemde ekonomik sorunlarla karşı karşıya kaldığını belirterek <em>“Geçmiş dönemde enerji şirketleri üreticiden yumurta gübreleri ücret ile alıyordu. Şimdi ise üreticiler gübrelerini vermek için şirketlere para ödüyor. Bu durum üreticilerin maliyetlerini ciddi ölçüde artırdı. Geçmiş dönemlerde de olduğu gibi hükümetimiz üreticilerin sorunlarına kulak vererek üreticiye destekleyecek girişimlerde bulunulmalı” </em>dedi. Yıldırım, son dönemde yaşanan fiyat dalgalanmalarının bir nedeninin de vatandaşların bilinçsiz alışveriş yapması olduğunu belirterek, <em>“Vatandaşlarımız Ramazan ayında evinin ihtiyacı olan 1 karton yumurta yerine ne de olsa yenir diyerek 3 karton yumurta alıyor. Bu durum reyonlardaki yumurta fiyatlarının artmasına neden oldu. Üreticiler olarak da bu durum karşısında ürün arzı konusunda geçici sıkıntılar yaşandı”</em> şeklinde konuştu.</p>
24.4.2025 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p style="text-align:justify">İstanbul Ticaret Borsası’nın düzenlediği <strong>“Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor”</strong> toplantılarında pestisit konuşuldu.</p> <p style="text-align:justify">Toplantıda konuşan <strong>Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdür Yardımcısı</strong> <strong>Doç. Dr. Yunus Bayram</strong>, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre, Türkiye’nin birim alana düşen pestisit miktarında Avrupa ve dünya ortalamasından daha iyi bir konumda olduğunu belirtti. <strong>Bayram,</strong> alınan önlemlerin etkisiyle, Türkiye’nin Avrupa Birliğindeki Gıda ve Yem için Hızlı Uyarı Sistemindeki bildirimlerinde son 4 yılda yüzde 61 düşüş olduğunu ifade etti.</p> <p style="text-align:justify">Online olarak yapılan toplantının açılış konuşmasını İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı <strong>Ahmet Bülent Kasap</strong>, moderatörlüğünü ise gazeteci <strong>Celal Toprak</strong> yaptı. <strong>“Tarımsal Ürünlerde Pestisit Sorunu ve Çözüm Önerileri”</strong> başlıklı etkinliğe; Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdür Yardımcısı <strong>Doç. Dr. Yunus Bayram</strong>, Zirai Mücadele İlaçları Üreticileri Derneği (ZİMİD) Yönetim Kurulu Başkanı <strong>Onur Çamili</strong>, Kınık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Ziraat Mühendisi <strong>Burhanettin Konu</strong> ve İstanbul Ticaret Borsası Meclis Üyesi <strong>Emin Demirci </strong>konuşmacı olarak katıldı.</p> <p style="text-align:justify"><strong>“Kontrolsüz Pestisit Kullanımı Gıda Güvenliği ve Tarımsal İhracatı Etkiliyor”</strong></p> <p style="text-align:justify">İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı <strong>Ahmet Bülent Kasap</strong>, toplantının açılış konuşmasında pestisit kullanımının yalnızca tarım sektörünü değil, gıda güvenliğini, halk sağlığını ve ihracatı da ilgilendiren bir konu olduğunu belirterek, <em>“Malumunuz, pestisit gibi zirai ilaçlar, özünde birer bitki sağlığı ilacı. Nitekim pestisiti bir sorun olarak ortaya çıkaran en temel sebep, bilinçsizce ve gereğinden fazla kullanılması. Üreticilerimiz, mahsullerinin zararlılardan etkilenmesinden endişe ettikleri için, zirai ilaçlara başvuruyor. Kontrolsüz yapılan bu uygulamalar, öncelikle insan sağlığı, ardından da ekonomi açısından büyük riskler oluşturuyor. Diğer taraftan ihraç edilen tarım ürünleri, toplam üretiminin sadece bir kısmını oluşturuyor, iç piyasada tüketilen ürünler de var. Biz, devletimizin sağlıklı ve güvenli gıdalar konusundaki hassasiyetini biliyoruz. Ancak, bu konuda kamuoyunun daha fazla bilgilendirilmesi ve farkındalığın artırılması da büyük önem taşıyor. Bu noktada, atmamız gereken adımların çok açık olduğunu düşünüyorum. Öncelikle, pestisit denetimlerinin ziraat mühendislerinin gözetiminde, hasat öncesinde tarlada yapılması ve her aşamada tekrarlanması büyük önem taşıyor” </em>dedi.</p> <p style="text-align:justify"><strong>“Türkiye, Pestisit Kullanımında Avrupa ve Dünyadan Daha İyi Durumda”</strong></p> <p style="text-align:justify">Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdür Yardımcısı <strong>Doç. Dr. Yunus Bayram</strong>, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre Türkiye’nin birim alana düşen pestisit miktarında Avrupa ve dünya ortalamasından daha iyi bir konumda olduğunu belirterek, <em>“Ülkemizin birim alana düşen pestisit kullanım miktarı 2,22 kg iken bu rakam dünyada 2,37 kg AB ülkelerinde ise 3,24 kg olarak açıklandı. Pestisit kullanımında özellikle son yıllardaki etkin mücadelemiz tüm hızıyla devam ediyor. Her hafta bir ilde üniversite ve araştırma enstitüleri iş birliğinde üretici, tüketici, bayi ve diğer paydaşlara seminerler düzenleyerek pestisit kullanımında paydaşlarımızı bilinçlendiriyoruz” </em>dedi.</p> <p style="text-align:justify"><strong>Doç. Dr. Yunus Bayram</strong>, Türkiye’nin Avrupa Birliğinin Gıda ve Yem için Hızlı Uyarı Sistemindeki bildirimlerinde son 4 yılda yüzde 61 daha az bildirim aldığını ifade ederek, “<em>Avrupa Birliği içindeki gıda güvenliği sorunlarını bildirmek için oluşturulan Gıda ve Yem için Hızlı Uyarı Sisteminde (RASFF) ülkemiz 2021 yılında toplam 356 bildirim alırken bu rakam 2024 yılında yaklaşık yüzde 61 düşüş göstererek 139’a geriledi. Yurt içi ve yurt dışı denetimlerimizi artırarak bu rakama ulaştık. Açıklanan bildirimlere konu olan başlıklar kamuoyunca doğru değerlendirilmiyor. 139 bildirim alan üründen yalnız 45 ürün yerinde imha edildi. Medya tarafından yapılan açıklamalar ve haberlerde pestisitli ürünlerin ülkemizde tüketildiği ya da tüketileceği algısı oluşturuluyor. Bu haberler tüketiciyi ve üreticiyi güvensizliğe uğratıyor. Kamuoyu toplumu doğru bilgilendirerek üreticilerin yanında durmalı ve gıda güvenilirliğinde itibarın artırılması için doğru bilgiler ile kamuoyu oluşturmalı” </em>şeklinde konuştu.</p> <p style="text-align:justify"><strong>“Üretimi ve Kaliteyi Artırmak için Bitki Koruma Ürünleri Kullanılmalı”</strong></p> <p style="text-align:justify">Zirai Mücadele İlaçları Üreticileri Derneği (ZİMİD) Yönetim Kurulu Başkanı <strong>Onur Çamili</strong>, dünya nüfusunun 2050 yılında yaklaşık 10 milyar olacağının beklendiğini belirterek, <em>“Bu nüfusu beslemek için gıda üretiminin yüzde 70 artması gerekiyor. Bu artışı sağlamanın yolu da bitki koruma ürünlerinden geçiyor. Günümüzde tarımda bitki koruma ürünleri olmasıydı gıda üretimi yüzde 40 düşerdi. En yaygın ürünlerden örnek vermek gerekirse buğday yüzde 19, çeltik yüzde 32, mısır yüzde 33, soya fasulyesi yüzde 42 daha az üretilirdi. Bunun yanı sıra ürünlerin kalitelerinde de düşüşler görülecekti. Çoğu üründe olduğu gibi bu ürünler de bitki koruma ürünlerinden yararlanılarak üretim gerçekleştiriliyor ve hastalıklardan korunarak bu rakamlara ulaşılıyor. Avrupa Parlamentosunun açıkladığı verilere göre 1960 yılında kişi başına düşen üretim alanı 0,43 hektar iken, 2024 yılında 0,23 hektara düştü. Bu alanın 2050 yılında kişi başına sadece 0,16 hektar olacağı öngörülüyor. Bu veriler göz önünde bulundurulduğunda mevcut üretim alanlarını en iyi şekilde değerlendirerek bitki koruma ürünlerinin kontrollü bir şekilde uygulanması, üretiminin artmasına, hastalıkların azalmasına ve ihraç edilmesine katkı sağlayacaktır” </em>dedi.</p> <p style="text-align:justify"><strong>“Destekler Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerine Verilmeli”</strong></p> <p style="text-align:justify">Kınık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Ziraat Mühendisi <strong>Burhanettin Konu</strong>, tarımsal desteklerin bireysel olarak verilmesinden ziyade, tarımsal kalkınma kooperatiflerine verilmesinin desteklerin uygulanabilirliği yönünden fayda sağlayacağını belirterek, <em>“Bireysel verilen destekler bazı durumlarda amacına uygun olarak kullanılmamakta, desteklerin geri dönüşü yeterince verimli olmamaktadır. Bu sebeple, destekler tarımsal kalkınma kooperatiflerine verilmeli, Bakanlığımıza bağlı ziraat mühendisleri kooperatiflere atanmalı, çiftçilerimiz bilinçlendirilmeli, ilaç ve gübre kayıtları mutlaka denetlenmelidir” </em>şeklinde konuştu.</p> <p style="text-align:justify"><strong>“Pestisit Kullanımı Sertifikalandırılmalı”</strong></p> <p style="text-align:justify">İstanbul Ticaret Borsası Meclis Üyesi <strong>Emin Demirci</strong>, pestisit kullanımının tarlada ürünü korurken, kontrolsüz kullanımın sofrada tüketici sağlığını tehdit eden bir duruma geldiğini belirterek, bu sebeple Bakanlık öncülüğünde üreticilere eğitim verilmesi gerektiğini ifade etti. <strong>Demirci</strong>, eğitimin sonunda başarılı olan üreticilerin sertifikalandırılması gerektiğini de ifade ederek<em>, “Kimyasal ilaç kullanımı üretim bölgelerinde halen net olarak anlaşılamamakta. Bazı üreticilerimiz kimyasal ilaçları referansla kullanıyor. Pestisit kullanımının zorunlu olduğu durumlarla Bakanlık öncülüğünde sivil toplum kuruluşları işbirliği ile üreticileri bilinçlendirme çalışmalarının artırılması gerekiyor. Bu eğitimlerde çiftçilere bilinçsiz ve kontrolsüz kullanımlarının sonuçları gösterilmeli. Bu bilinçlendirme çalışmaları sonucunda başarılı olan üreticiler sertifikalandırılmalı</em>” şeklinde konuştu.</p> <ul> </ul>
28.2.2025 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p style="text-align:justify">İstanbul Ticaret Borsası’nın düzenlediği <strong>“Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor”</strong> toplantılarında seracılık konuşuldu.</p> <p style="text-align:justify">Toplantıda konuşan Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü Sebze ve Seracılık Birim Koordinatörü <strong>Ezgi Çoban</strong>, seracılığın ülkemizde yaygın olarak uygulandığını ve günden günde artış gösterdiğini belirterek, <em>“81 ilimizin 80’inde seracılık yapılıyor. 52 ilde topraksız tarım, 27 ilde jeotermal kaynaklı seracılık mevcut. Bu seralarımızda 8 milyon ton sebze, 1 milyon ton meyve üretiliyor. Tarımsal anlamda markalaşma yolundaki seracılığa desteklerimizle üretim artış gösteriyor”</em> dedi.</p> <p style="text-align:justify">Online olarak yapılan toplantının açılış konuşmasını İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı <strong>Ahmet Bülent Kasap</strong>, moderatörlüğünü ise gazeteci <strong>Celal Toprak</strong> yaptı. <strong>“Seracılık”</strong> başlıklı etkinliğe; Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü Sebze ve Seracılık Birim Koordinatörü <strong>Ezgi Çoban</strong>, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) Dış İlişkiler Uzmanı <strong>Ali Ateş</strong>, Sera Yatırımcıları ve Üreticileri Birliği Derneği (SERABİR) Başkanı <strong>Onur Girdap</strong>, ve Sera Konstrüksiyon, Donanım ve Ekipman Üreticileri ve İhracatçıları Derneğinin (SERKONDER) Başkanı <strong>Ufuk Salih Uslu </strong>konuşmacı olarak katıldı.</p> <p style="text-align:justify">İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı <strong>Ahmet Bülent Kasap</strong>, açılış konuşmasında Türkiye’nin sahip olduğu ekolojik özellikleri sayesinde, seralardaki sebze ve meyve üretimi bakımından dünyadaki önemli ülkelerden biri olduğunu belirterek, <em>“Ülkemizdeki toplam meyve sebze üretiminin 4’te 1’i seralarda üretiliyor. Üretimin yüzde 50’sini domates oluşturuyor. Diğer ürünleri de salatalık, karpuz, biber, muz, patlıcan ve çilek olarak sıralayabiliriz. Yapılan yatırımlar ve teknolojik ilerlemeler sayesinde, sera üretimde dünyada dördüncü, Avrupa’da ikinci sıradayız. Bu başarı, Türkiye’nin tarımda ne kadar iddialı olduğunu ve gelecekte neler yapabileceğimizi gösteriyor”</em> dedi.</p> <p style="text-align:justify"><strong>“Üretim Şartlarını İyileştirerek Kaliteli Ürünler Üretmeliyiz”</strong></p> <p style="text-align:justify">Sera Yatırımcıları ve Üreticileri Birliği Derneği (SERABİR) Başkanı <strong>Onur Girdap</strong>, pandemi sonrasında tarımsal ürünlerde ihracat fiyatlarının artmasının seracılıkta küresel şirketlerin iştahlarını kabarttığını ifade ederek<em>, “Pandemi döneminde ortalama 1 dolara satılan ürün şu an 3 dolara satılmakta. Jeotermal kaynaklı seraların yaygınlaşmasıyla ihracata yönelik üretimler artış gösterdi. Bu durum diğer ülkelerdeki şirketlerin bu sektöre yönelmesine neden oldu. Türk üreticiler olarak rekabetçi ortamda piyasamızı korumak ve ihracatımızı artırmak için üretim şartlarımızı iyileştirerek daha kaliteli ürünler üretmemiz şart” </em>dedi.</p> <p style="text-align:justify"><strong>“Sera Üretimi ile Üretim ve İhracatı Artırmalıyız”</strong></p> <p style="text-align:justify">Sera Konstrüksiyon, Donanım ve Ekipman Üreticileri ve İhracatçıları Derneğinin (SERKONDER) Başkanı <strong>Ufuk Salih Uslu</strong>, tarımsal faaliyetlerin açık alanda yapılmasının birtakım riskler barındırdığını ve günümüzde yüksek teknolojili sera ortamında üretimin diğer üretim şartlarına göre daha avantajlı hale geldiğini belirterek, <em>“Ülkemizde 550 bin dönüm sera varlığı mevcut. Son 2 yılda yüzde 27’lik bir artış oldu. Nüfus artışına göre ihtiyacı karşılamak için yıllık 10.000 dönüm seraya ihtiyacımız var. İhracat hızımıza bağlı olarak da ekstradan 5.000 dönüm sera alanı açmamız gerekiyor. Yanı yıllık 15.000 dönüm seraya ihtiyacımız var. Fakat var olan sera varlığımızın yarısını rehabilite etmemiz gerekiyor. Yıllık 50 bin dönüm yenileme kapasitemiz var. Aynı zamanda basit seralarda çalışan bulmak zor... Basit seraların da yüksek teknoloji seralara dönüştürülmesiyle üretimi ve ihracatımızı artırarak ülkemize döviz girişi sağlanmasında ciddi katkılar verebiliriz” </em>dedi.</p> <p style="text-align:justify"><strong>“Üreticiler Destekleme Fonlarından Faydalanmalı”</strong></p> <p style="text-align:justify">Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) Dış İlişkiler Birim Sorumlusu <strong>Ali Ateş</strong>, devletin Avrupa Birliği ile üreticilere sağlanan destek fonundan tüm üreticilerin yararlanması gerektiğini belirterek, <em>“Fonların yüzde 50’si AB, yüzde 50’si ülkemizin ulusal bütçesinden karşılanıyor. Özellikle kırsalda iş imkânı oluşturmak isteyen girişimciler bu fondan faydalanmalı. Sağlanan desteklerde vergilendirme olmaması yatırımcıya yüzde 20-25 oranında avantaj sağlıyor”</em> şeklinde konuştu.</p> <ul> </ul>
23.1.2025 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p style="text-align:justify"><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Times New Roman,Times,serif">İstanbul Ticaret Borsası’nın düzenlediği <strong>“Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor”</strong> toplantılarında özel markalı (private label) ürünlerin satışı ve sektörün sorunları konuşuldu. Toplantıda konuşan Ticaret Bakan Yardımcısı <strong>Sezai Uçarmak</strong>, perakendede sürekli bir değişim yaşandığını belirterek, <em>“Her değişim yeni bir bölüşüm sorunu doğuruyor ve bir önceki sistemi sarsıyor. Private label ürünler de sistemin yaşadığı değişimin bir parçası. Üretici, perakendeci ve tüketicinin yararına, herkesi memnun edecek bir sistem kurulmalı. Bu zor ama imkânsız değil”</em> dedi.</span></span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Times New Roman,Times,serif">Online olarak yapılan toplantının açılış konuşmasını İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı <strong>Ahmet Bülent Kasap</strong>, moderatörlüğünü ise gazeteci <strong>Celal Toprak</strong> yaptı. <strong>“Özel Markalı (Private Label) Ürünlerin Satışı ve Sektörün Sorunları”</strong> başlıklı etkinliğe; Ticaret Bakanı Yardımcısı <strong>Sezai Uçarmak</strong>, Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü Perakende Ticaret Daire Başkanı <strong>Burak Kaplan</strong>, Gıda Perakendecileri Derneği (GPD) Başkanı <strong>Alp Önder Özpamukçu</strong>, Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF) Başkanı <strong>Ömer Düzgün</strong>, Özel Markalı Ürünler Sanayicileri ve Tedarikçileri Derneği (PLAT) Yönetim Kurulu Üyesi <strong>Enes Örer</strong> konuşmacı olarak katıldı.</span></span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Times New Roman,Times,serif">İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı <strong>Ahmet Bülent Kasap</strong>, açılış konuşmasında private label ürünlerin Türkiye’de 200 milyar TL’lik bir değere ulaştığını belirterek, <em>“Dünyada ise 1 trilyon doları aştığı tahmin ediliyor. Özel markalı ürünler birçok avantajının yanında bazı sorunlar da doğuruyor. Bu nedenle tüm tarafların faydasına bir sistem kurulması çok önemli”</em> dedi.</span></span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Times New Roman,Times,serif">Toplantıda ilk sözü alan Ticaret Bakan Yardımcısı <strong>Sezai Uçarmak</strong>, Türkiye’de perakende sektörünün hızlı bir değişim içinde bulunduğuna dikkat çekerek, <em>“Daha önce perakende deyince sadece bakkallar vardı. Sonra, marketler, süper marketler, zincir marketler süreci yaşandı. Her aşamada yaşanan değişim yeni bir bölüşüm sorunu doğuruyor. Sitem değişirken önceki sistem de sarsılıyor. Perakendenin güçlenmesi, üreticinin korunmasını gündeme getiriyor. Bu nedenle Perakende Kanununda değişiklik yapıldı ve ödemelerde vade sınırlamaları getirildi. Öte yandan marketlerdeki metrekare azlığı dolayısıyla ürün çeşitliliği sorunu doğuyor. Bu da market markaları sorununu gündeme getiriyor. Bizim yapmaya çalıştığımız, üreticiyi de, perakendeciyi de memnun ederken tüketicinin haklarını koruyabilecek bir sistem kurmak. Bunun kolay olmadığı ortada” </em>şeklinde konuştu.</span></span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Times New Roman,Times,serif">Gıda Perakendecileri Derneği (GPD) Başkanı <strong>Alp Önder Özpamukçu</strong> da tüketiciye en uygun fiyatlı ve en kaliteli seçenekleri sunmak için rekabetçi yaklaşımın organize perakendenin doğasında olduğunu belirterek, <em>“Private label ürünler her gün milyonlarca müşteriden alınan geri dönüşlerle yaratılan inovasyonun sonucudur. Bu ürünler, rakiplerden ayrışmak, fiyat avantajıyla kaliteli ürün sunabilmek için çok önemli bir argüman. Zaten tüketicilerin tercihleri ile beslendiği için gelişen bir sektör”</em> dedi.</span></span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Times New Roman,Times,serif">Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF) Başkanı <strong>Ömer Düzgün</strong> ise private label ürünlerin bir alternatif olarak raflarda bulunmasının doğru olduğunu ancak alternatifsiz olarak sergilenmesinin, hem üreticiye hem de tüketiciye zarar vereceğini belirterek, <em>“Eğer private label ürünler raflarda markalı ürünlerle birlikte sergilenmezse ciddi sorunlar doğuracaktır. Öncelikle bilhassa küçük üreticiye zarar verir. Seçenekleri azalan tüketici de bu sistemden zararlı çıkacaktır. Ayrıca private label gıdada milli markaların gelişmesini de engelleyebilir. Biz alternatif markalarla birlikte sunulması şartıyla private label ürünlere karşı değiliz”</em> dedi.</span></span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Times New Roman,Times,serif">Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü Perakende Ticaret Daire Başkanı <strong>Burak Kaplan</strong> ise sistemin tüm dünyada yaygın olarak kullanıldığını ve kısıtlandığına dair herhangi bir bilgiye ulaşamadıklarını ifade ederek, <em>“Sadece Yeni Zelanda’da ürün çeşitliliğini düşüreceği, uzun vadede fiyatları yükselteceği ve tekelleşmeye yol açabileceğine dair endişeleri içeren bir tavsiye kararına rastladık. Dolayısıyla sistem piyasa koşullarında dengeye oturuyor. Üretici ile perakendeci arasındaki sorunların çözümü için Bakanlık olarak sürekli çalışıyoruz” </em>şeklinde konuştu.</span></span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:18px"><span style="font-family:Times New Roman,Times,serif">Özel Markalı Ürünler Sanayicileri ve Tedarikçileri Derneği (PLAT) Yönetim Kurulu Üyesi <strong>Enes Örer</strong> de konuşmasında private label konusundaki sorunların tüm tarafların ticari iş ortaklığı yaklaşımıyla çözüleceğine inandığını belirterek, <em>“Perakendeci rekabetçi ürün peşinde… Üretici hem kendi markası hem de özel markayı üreterek kapasitesini yüksek oranda kullanmayı hedefliyor. Tüketici de kaliteli ürünlere uygun fiyatla ulaşmak istiyor. Tüm bu talepleri private label karşılıyor” </em>dedi.</span></span></p> <ul> </ul>
17.12.2024 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p>İstanbul Ticaret Borsasının, Güvenilir Ürün Platformunun desteğiyle düzenlediği <strong>“Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor”</strong> toplantılarında bu ay <strong>“Horeca Sektöründe Gıda İsrafı”</strong> konuşuldu. Toplantıda konuşan İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı <strong>Ahmet Bülent Kasap</strong>, hotel, restoran ve kafelerde büyük miktarlarda gıda israfı gerçekleştiğine dikkat çekerek, <em>“Özellikle serpme kahvaltı ve her şey dahil tatildeki israf inanılmaz boyutlarda. Her şey dahil sistemde tabağın üçte ikisinin dolu döndüğünü ve çöpe gittiğini gösteren araştırmalar var”</em> dedi. Turizm Restoran Yatırımcıları ve Gastronomi İşletmeleri Derneği (TÜRYİD) Genel Sekreteri <strong>Ebru Koralı</strong> da dünya çapındaki gıda kaybının yeniden hesaplandığını ifade ederek, <em>“WWF ve Tesco'nun yeni raporunda her yıl dünya çapında üretilen gıdanın yaklaşık yüzde 40'ının yenmediğini gösteriyor. Bu rakam şimdiye kadar tahmin edilen yüzde 33'lük rakamdan çok daha yüksek”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>Horeca sektöründe gıda israfının konuşulduğu etkinliğe, İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Müdür Yardımcısı <strong>Nazif Koca, </strong>Türkiye Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu (YESİDEF) Başkanı<strong> Hüseyin Bozdağ</strong>, Turizm Restoran Yatırımcıları ve Gastronomi İşletmeleri Derneği (TURYİD) Genel Sekreteri ve İstanbul Ticaret Odası Restoranlar Komitesi Başkanı <strong>Ebru Koralı</strong>, Karabük Üniversitesi, Otel Lokanta ve İkram Hizmetleri Bölümü Öğretim Görevlisi <strong>Tolgahan Tabak</strong>, İstanbul Ticaret Borsası Meclis Üyeleri <strong>Şerafettin Taştan</strong> ve <strong>Süleyman Tarakçı</strong> konuşmacı olarak katıldı. Açılış konuşmasını İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı<strong> Ahmet Bülent Kasap</strong>’ın gerçekleştirdiği toplantının moderatörlüğünü ise Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Gazeteci <strong>Celal Toprak </strong>yaptı.</p> <p> </p> <p><strong>“Gıda israfı en çok evlerde, restoran ve otellerde”</strong></p> <p>İSTİB Meclis Başkanı <strong>Ahmet Bülent Kasap</strong> açılış konuşmasında, üretilen gıdanın üçte birinin, taze meyve ve sebzenin ise yarısının fire veya israfa konu olduğunu belirterek, “<em>Burada gıda kaybı ile gıda israfı arasında bir ayrım yapmak istiyorum. Gıda kayıp ve firesi, genellikle tarladan sofraya kadar olan süreçte ve sıklıkla teknolojik yetersizlikler dolayısıyla gerçekleşiyor. Gıda israfı ise ağırlıklı olarak, evlerde, restoran ve otellerde yapılıyor. Örneğin misafirlerin her şey dahil konsepte daha fazla çeşit denemek istemesiyle, tabakların büyük kısmı dolu ancak yenmemiş şekilde geri dönüyor. Yiyeceklerin yaklaşık üçte ikisinin tabaktan döndüğünü gösteren araştırmalar var</em>” dedi.</p> <p> </p> <p><strong>“Horeca sektöründe israf ciddi boyutlarda”</strong></p> <p>İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Müdür Yardımcısı <strong>Nazif Koca </strong>Tarım ve Orman Bakanlığının gıda israfını engellemeye yönelik projeleri ve çalışmaları hakkında bilgi vererek, gıda israfının ekonomik boyutlarına dikkat çekti.<strong> Koca</strong>, <em>“Dünyada üretilen gıdanın 1,3 milyar tonu israf ediliyor. Türkiye’de ise bu rakam 18,1 milyon ton civarında. Bu, oldukça ciddi boyutlarda bir israf anlamına geliyor. Yaklaşık 4,9 milyon ton somun ekmek ile üretilen sebze ve meyvenin yüzde 50’si çöpe gidiyor. Horeca sektöründe oluşan israf da ülke genelindeki toplam israfın önemli bir kısmını oluşturuyor. Eğer gıda israfını yüzde 2 azaltırsak 10 milyar lira tasarruf edebiliriz. Bu oran yüzde 5’e çıktığında tasarruf miktarı 25 milyar liraya ulaşır. Bu da yaklaşık 900 bin ailenin asgari geçim ücretine denk geliyor”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>“Geri dönüşüm projeleri yürütüyoruz”</strong></p> <p>YESİDEF (Türkiye Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu) Başkanı<strong> Hüseyin Bozdağ, </strong>yemek sanayicilerinin horeca sektöründeki payının yüzde 35’ini oluşturduğunu belirterek, gıda israfını önlemeye yönelik çalışmalara dikkat çekti. Türkiye'nin en büyük metropolü olarak İstanbul’un her gün binlerce ton atık ürettiğine değinen <strong>Bozdağ,</strong> “<em>İSTAÇ verilerine göre İstanbul’da 18 bin ton evsel atık çıkıyor. Kişi başı günlük ortalama 1,2 kg atık söz konusu. Horeca sektöründe 1 tonun üzerinde oluşan atıklar için geri dönüşüm odaklı projeler yürütülüyor. YESİDEF olarak da konteyner sistemleriyle yemek atıklarının gübreye, ardından elektriğe dönüştürülmesine yönelik bir sistem denedik. Ayrıca çiğ atıkların ekonomiye kazandırılması için yeni bir sistem üzerinde çalışıyoruz”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>“Çöp ayrıştırma süreçlerini geliştirmeliyiz”</strong></p> <p>Gıda israfının boyutuyla ilgili son yapılan araştırmaların tahmin edilenden fazla kayıp yaşandığını gösterdiğine dikkat çeken TURYİD (Turizm Restoran Yatırımcıları ve Gastronomi İşletmeleri Derneği) Genel Sekreteri ve İTO Restoranlar Komitesi Başkanı<strong> Ebru Koralı,</strong> <em>“WWF ve Tesco'nun yeni raporunda her yıl dünya çapında yaklaşık 2,5 milyar ton gıdanın kaybedildiğini ortaya kondu. Bu yeni tahminler, üretilen tüm gıdanın yaklaşık yüzde 40'ının yenmediğini gösteriyor. Bu şimdiye kadar tahmin edilen yüzde 33'lük orandan çok daha yüksek” </em>dedi. Sektörde israfın azaltılmasının bile olağanüstü sonuçları olacağına dikkat çeken <strong>Koralı</strong>, <em>“250 kişilik bir restoranda sadece garnitür otomatik olarak servis edilmez de müşterinin talebine göre yapılırsa yıllık 4 ton gıda atığı engellenebiliyor”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>“Yanlış uygulamalar ve teknikler israfı artırıyor”</strong></p> <p>Otel ve restoranlardaki özellikle et üretim ve hazırlık alanında yapılan yanlış uygulamalara dikkat çeken Karabük Üniversitesi, Otel Lokanta ve İkram Hizmetleri Bölümü Öğr. Gör. <strong>Tolgahan Tabak;</strong> <em>“İsrafın temel nedenlerinden biri de mutfakta gereğinden fazla ürün kullanımı ve beğenilmeyen yemeklerin atılmasıdır. Üniversite bünyesindeki mutfak uygulama </em><em>süreçlerinde et ürünlerinin hazırlanışı ve doğru tüketimi üzerine çalışmalar gerçekleştiriyoruz. İyi bir menü planlamasıyla israfın önüne geçmek mümkün. Bu alanda yürütülen araştırmalar, mutfak süreçlerinde daha verimli ve bilinçli uygulamalar geliştirilmesine katkı sağlayacaktır”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>“İsrafın engellenmesinin yolu nihai tüketiciden geçiyor”</strong></p> <p>İstanbul Ticaret Borsası Meclis Üyesi <strong>Şerafettin Taştan</strong>, gıda israfının engellenmesinin yolunun nihai tüketiciden geçtiğini ifade ederek, “<em>Gıda israfının yüzde 60’ı ev halkı tarafından gerçekleştiriliyor. Bu nedenle israfın önlenmesinde nihai tüketicinin bilinçlendirilmesi kritik öneme sahip. Özel sektör, hem ekonomik hem de verimlilik açısından israfı önlemek için elinden geleni yapıyor. Ancak fazla yemeğin sağlıklı bir beslenme anlayışı olmadığını, nihai tüketiciye benimsetmezsek sadece iş dünyasının çabalarıyla gıda israfını önlemenin mümkün olamayacağını düşünmüyorum”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>“Topyekûn mücadele şart”</strong></p> <p>İstanbul Ticaret Borsası Meclis Üyesi <strong>Süleyman Tarakçı</strong> da gıda israfıyla mücadele için topyekûn hareket edilmesi gerektiğini belirterek <em>“Gıda israfının ekonomik boyutlarının yanında sosyolojik ve psikolojik boyutları da var. Gıda israfının engellenmesinde algı yönetimi çok önemli. Bu sebeple sadece Tarım ve Orman Bakanlığı nezdinde çalışmalar yürütmek yerine, Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile topyekûn mücadele edilmesi gerekiyor. Konunun konsorsiyum ile kamu spotlarıyla desteklenerek farkındalık oluşturulması gerekiyor” </em>dedi.</p> <p> </p> <ul> </ul> <ul> </ul> <ul> </ul>
29.11.2024 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p style="text-align:justify">İstanbul Ticaret Borsasının, Güvenilir Ürün Platformunun desteğiyle düzenlediği <strong>“Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor”</strong> toplantılarında bu ay <strong>“Internet Pazar Yerlerinde Gıda Satışı”</strong> konuşuldu. Toplantıda, internet pazaryerlerindeki satışların hızla büyüdüğü ve beraberinde önemli sorumlulukları da getirdiği vurgulandı. İnternet pazar yerlerindeki satıcı ve ürün çeşidinin fazlalığı dolayısıyla en büyük görevin tüketiciye düştüğü belirtildi.</p> <p style="text-align:justify"> </p> <p style="text-align:justify">Tüketicilerin şikâyetlerinin hızla değerlendirildiği ve yüksek para cezalarının kesildiğinin belirtildiği toplantıda, Tüketicinin Korunması Hakkında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin TBMM tarafından onaylandığı, önümüzdeki dönemde kanuna aykırı hareket eden firmalara doğrudan 10 kat daha fazla cezai yaptırımın yapılabileceği belirtildi.</p> <p style="text-align:justify"> </p> <p style="text-align:justify">İnternette gıda satışının konuşulduğu etkinliğe, Ticaret Bakanlığı Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürü <strong>Avni Dilber</strong>, Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü Gıda Kontrol ve Laboratuvarlar Daire Başkanı <strong>Mehmet Menderis</strong>, Tüketici Konfederasyonu (TÜKONFED) Genel Başkanı <strong>Aydın Ağaoğlu </strong>ve Elektronik Ticaret İşletmecileri Derneği Başkanı <strong>Hakan Çevikoğlu</strong> konuşmacı olarak katıldı. Açılış konuşmasını İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı<strong> Ahmet Bülent Kasap</strong>’ın gerçekleştirdiği toplantının moderatörlüğünü ise Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Gazeteci <strong>Celal Toprak </strong>yaptı.</p> <p style="text-align:justify"> </p> <p style="text-align:justify">İSTİB Meclis Başkanı <strong>Ahmet Bülent Kasap</strong> açılış konuşmasında, internet gıda satışının hızla büyüdüğünü belirterek, <em>“</em><em>Dijital pazarlama, internet pazar yerleri, şirketlerin kendi web siteleri ve sosyal medya kanalları aracılığıyla her geçen gün gelişiyor. Üretici ve tüketici arasındaki mesafe kısaldı. Anadolu’nun küçük bir kasabasındaki üretici dijital pazarlama sayesinde ulusal hatta küresel pazarı hedefleyebiliyor. Bu da sektörümüz için önemli bir fırsat. Ancak bu fırsatın doğurduğu sorunları hızla çözmemiz çok önemli. Özellikle yüzbinlerce üreticinin milyonlarca ürününün satıldığı internet pazar yerlerinde gıda ürünlerinin denetimi üzerinde durulmalı</em>” dedi.</p> <p style="text-align:justify"> </p> <p style="text-align:justify"><strong>“Cezai yaptırımlar 10 katına kadar uygulanabilir”</strong></p> <p style="text-align:justify">Ticaret Bakanlığı Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürü <strong>Avni Dilber</strong>, Internet Pazar yerlerinde ürün çeşitliliğinin ve rekabetin arttığını, bundan zarar görecek olan tüketicileri korumak için Bakanlıkça önlemler alındığını belirtti. <strong>Dilber,</strong> en çok şikâyetin sipariş iptallerinden geldiğinin altını çizerek, <em>“Fiyat artışlarına bağlı olarak siparişler satıcı tarafından iptal ediliyor. Sonrasında satıcı, aynı ürünü daha yüksek fiyatlardan satışa sunuyor. Bunun gibi tüketici aldatan ve haksız ticari kazanç sağlayan uygulamalar karşısında cezai yaptırımlarımız var. TBMM’de onaylanan son kanun teklifiyle birlikte ceza miktarları 10 katına kadar uygulanabilir hale geldi”</em> dedi.</p> <p style="text-align:justify"> </p> <p style="text-align:justify"><strong>“Denetim mekanizması şikâyetler üzerinden gerçekleştiriliyor”</strong></p> <p style="text-align:justify">Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü Gıda Kontrol ve Laboratuvarlar Daire Başkanı <strong>Mehmet Menderis</strong>, internet üzerinden tüketici gibi satın almalar yapıp incelemelerde bulunduklarını ama ürün çeşitliliği ve işletme sayısı karşısında zorlandıklarını ifade ederek, <em>“ Şu anda kayıtlı 724 bin işletme mevcut. Bu firmalara gıda konusunda iyi derecede eğitim almış personelimizle senede en az bir kez denetim gerçekleştiriyoruz. Ancak asıl denetim mekanizmamız tüketici şikâyetleri üzerinden işliyor. Bu noktada tüketicilerimize de önemli görevler düşüyor. Bize ALO 174 hattı üzerinden ya da resen başvurular geliyor. En geç 15 gün içerisinde gerekli işlemleri tamamlayıp, tüketiciye geri dönüyoruz”</em> dedi.</p> <p style="text-align:justify"> </p> <p style="text-align:justify"><strong>“Tüketici bildirimleri çok önemli”</strong></p> <p style="text-align:justify">Tüketici Konfederasyonu (TÜKONFED) Genel Başkanı <strong>Aydın Ağaoğlu, </strong>Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yapılan denetimleri olumlu karşıladığını belirterek, <em>“Her satılan ürünün bir alıcısı var. Görevlilerin binlerce ürünle ilgili ayrı ayrı denetim yapması mümkün değil. Bu nedenle tüketici bildirimleri çok önemli” dedi.</em></p> <p style="text-align:justify"> </p> <p style="text-align:justify"><strong>“Ürün çeşitliliği sorun yaratabiliyor”</strong></p> <p style="text-align:justify">Elektronik Ticaret İşletmecileri Derneği Başkanı <strong>Hakan Çevikoğlu</strong>, tüketici alışkanlıklarının değişerek e-ticaretin 2023 yılında yüzde 103 büyüdüğünü belirterek, <em>“Gıda ve perakende sektörünün e-ticaretteki payı yüzde 5 seviyelerine geldi. Gıdada günde 1 milyon adet işlem yapılıyor. Özellikle pandemiden sonra ürün çeşitliliği arttı. Bu büyüme beraberinde bazı sorunlar getirdi. Özellikle gıdada izlenebilirliği halk sağlığı açısından önemsiyoruz”</em> dedi. </p> <p style="text-align:justify"> </p> <ul> </ul>
24.10.2024 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p>İstanbul Ticaret Borsasının, Güvenilir Ürün Platformunun desteğiyle düzenlediği <strong>“Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor”</strong> toplantılarında bu ay <strong>“Peynirde Katma Değerli Ürünler”</strong> konuşuldu. Toplantıda katma değerli peynir üretimi için geleneksel peynirler ve inovasyonun önemine dikkat çekildi. Öncelikle coğrafi işaret sisteminin denetim yönetmeliğinin çıkması gerektiğini belirten konuşmacılar, geleneksel peynirlerin korunması için ulusal bir bakteri bankasının kurulması ve inovatif ürünlerin geliştirilmesi gerektiğini de vurguladılar.</p> <p> </p> <p>“Peynirde Katma Değerli Ürünler” başlıklı etkinliğe; Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı (YÜciTA) kurucusu <strong>Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu</strong>, Koçulu Peynircilik Yönetim Kurulu Başkanı <strong>İlhan Koçulu</strong>, İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Sayman Üyesi <strong>Recep Salih Al</strong> ve İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Üyesi <strong>Zülküf Kopuz</strong> konuşmacı olarak katıldı. Açılış konuşmasını İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı<strong> Ahmet Bülent Kasap</strong>’ın gerçekleştirdiği toplantının moderatörlüğünü ise Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Gazeteci <strong>Celal Toprak </strong>yaptı.</p> <p> </p> <p>İSTİB Meclis Başkanı <strong>Ahmet Bülent Kasap</strong> açılış konuşmasında, peynirde katma değer için elimizdeki en önemli araçlardan birinin coğrafi işaret olduğunu belirterek, <em>“Türk Patent Enstitüsü nezdinde 45 peynir çeşidimiz tescillenmiş durumda. AB’de ise tescilli tek peynirimiz Ezine peyniri. 3 peynirimiz de tescil aşamasında. Fransa ve İtalya 56’şar coğrafi işaret tescilli ürünüyle zirveyi paylaşıyor. Bizimle benzer iklim ve bitki örtüsüne sahip olan komşumuz Yunanistan’ın 24 tescilli peyniri bulunuyor. Maalesef geleneksel peynirlerimiz, küresel pazarda potansiyelimizin çok altında yer bulabiliyor</em>” dedi.</p> <p> </p> <p><strong>“Gelecek Coğrafi İşaretler ile Gelecek”</strong></p> <p>Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı (YÜciTA) kurucusu <strong>Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu</strong>, ülkemizin ulusal düzeyde coğrafi işaret politikasındaki eksiklerden dolayı tescilli ürünlerin potansiyeli kadar katma değer oluşturamadığını belirterek, <em>“Coğrafi işaret süreci, tescil, yönetişim ve denetim mekanizmasından oluşmaktadır. Ülkemizde ve AB’de tescil edilen ürünlerimiz yeterince katma değer üretemiyor. Yönetişim hususunda gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı, denetim konusunda da denetim yönetmeliği çıkarılmalı. Ülkemizdeki flora çeşitliliği göz önünde bulundurulduğunda katma değerli ürünler üretmek için birçok ülkeden daha yüksek potansiyele sahibiz. Gelecek coğrafi işaretler ile gelecek” </em>dedi.</p> <p> </p> <p><strong>“Kaliteli Peynir Üretmenin Yolu Kaliteli Süt Üretmekten Geçer”</strong></p> <p>Koçulu Peynircilik Yönetim Kurulu Başkanı <strong>İlhan Koçulu</strong>, kaliteli bir peynir üretmenin kaliteli süt üretmekten geçtiğini ifade ederek, <em>“Mera sütü üretimi konusunda üretici, tüketici ve kamuda farkındalık oluşturmamız gerekiyor. Mera sütü üretimi Avrupa’da günden güne azalıyor. Sütü ve ürettiğimiz peyniri, daha kaliteli bir hale getirip ürünlerimizi Avrupa’ya satabilmemiz için kamu özel sektör iş birliği ile hayvan ırklarından başlayıp sağımhanelere kadar düzenlemeye gidilmeli, üreticilerimiz desteklenmeli. Ayrıca geleneksel peynirlerimizin bakterilerinin toplandığı ulusal bir bakteri bankası acilen kurulmalı. Böylece yüzlerce benzersiz peynirin yok olmasını engellemiş, geleceğe ulaştırmış oluruz” </em>dedi.</p> <p> </p> <p><strong>“İnovatif Ambalajlar ile Avrupa’da Türk Peynirleri Öne Çıkarılmalı”</strong></p> <p>İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Sayman Üyesi <strong>Recep Salih Al</strong>, Ezine peyniri, Trakya kaşarı gibi birçok ürünün ulusal pazarda yoğun olarak tüketildiğini ancak Avrupa’da hak ettiği değere ulaşamadığını belirterek, <em>“Ülkemizde meralarda çalışacak çoban sayısının azalmasından dolayı bazı ırklarda süt üretimi azaldı. Özellikle ulusal pazarda yoğun olarak tüketilen ürünlerde kullanılan koyun sütçülüğünün desteklenmesi gerekiyor. Böylece, hammadde sıkıntısı yaşamadan üretim politikasını belirli bir standartta oluşturup, ambalajlama gibi konularda yenilikçi teknolojileri de kullanarak ürünlerimizi Avrupa’da öne çıkarabiliriz”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>“Yeni Nesillerin Damak Tadı, Üretimi Dönüştürüyor”</strong></p> <p>İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Üyesi <strong>Zülküf Kopuz</strong>, ülkemizde özellikle gençlerde tüketim alışkanlığı ve damak tadının değiştiğini belirterek, <em>“30 yıl önce üretilen Trakya kaşarı bugün </em><em>aynı kalitede değil. Özellikle yeni neslin damak tadının değişmesinden dolayı taze ürünlere yani eritme peynir ve tost peynirlerine yönelim mevcut. Bu tarz peynir türevlerinin üretim maliyetlerinin düşük olması, üretim sektörünü de daha çok bu tür mamullerin imalatına yönlendiriyor. Ayrıca katma değerli üretim için geleneksel peynirler kadar inovasyona da odaklanmalıyız. Her sektörde olduğu gibi peynirde de yenilikler katma değer katıyor” </em>dedi.</p> <p> </p> <ul> </ul>
26.9.2024 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p style="text-align:justify">İstanbul Ticaret Borsasının, Güvenilir Ürün Platformunun desteğiyle düzenlediği “Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor” toplantılarında bu ay balda taklit ve tağşiş konuşuldu. Toplantıda, sahte balların sektörü olumsuz etkilediği belirtilerek, rekabet ve ihracat başarısı için, taklit ve tağşişin önlenmesi, uluslararası standartlarda üretim yapılması ve maliyetlerin düşürülmesi gerektiği ifade edildi.</p> <p style="text-align:justify"> </p> <p style="text-align:justify">“Balda Taklit ve Tağşiş” başlıklı etkinliğe; <strong>Uluslararası Arıcı Birlikleri Federasyonu Başkanı Dr. Jeff Pettis, T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürü Dr. Ersin Dilber, TSE Arı Ürünleri Komisyon Başkanı Prof. Dr. Nevzat Artık, Düzce Üniversitesi Arıcılık Araştırma Geliştirme ve Uygulama Merkezi Müdürü Doç. Dr. Meral Kekeçoğlu, Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Ziya Şahin, Manavlar Gıda Sanayi ve Ticaret Genel Müdürü Yunus Manav, BEE'O Propolis Genel Müdürü Dr. Aslı Elif Tanuğur Samancı ve İstanbul Ticaret Borsası Meclis Üyesi Yunis Aksu</strong> konuşmacı olarak katıldı. Açılış konuşmasını <strong>İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı Ahmet Bülent Kasap</strong>’ın gerçekleştirdiği toplantının moderatörlüğünü ise <strong>Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Gazeteci Celal Toprak </strong>yaptı.</p> <p style="text-align:justify"> </p> <p style="text-align:justify"><strong>İSTİB Meclis Başkanı Ahmet Bülent Kasap</strong> açılış konuşmasında, ülkemizin yaklaşık 115 bin ton bal üretimiyle dünyada ikinci sırada yer aldığına dikkat çekerken, <em>“2023 yılı TÜİK verilere göre, 9,2 milyon adet kovan varlığına sahibiz. Ortalama kovan başı verim 12,5 kilo seviyelerinde, arıcılık faaliyeti yapan işletme sayımız da 100 binin üzerinde. Yani Türkiye, çok önemli bir arıcılık ülkesi. Ancak bunun sürdürülebilir olması için balda taklit ve tağşiş konusunda mücadeleyi hiç bırakmamamız gerekiyor”</em> dedi.</p> <p style="text-align:justify">Toplantıya bir video mesaj ile katılan Uluslararası <strong>Arıcı Birlikleri Federasyonu Başkanı Dr. Jeff Pettis </strong>balda taklit ve tağşişin hem üretici hem de tüketicilere yönelik sorunlar doğurduğuna dikkat çekerek, <em>“Bu durum, hem arıcıların geçimini zorlaştırır hem de kamuoyunun güvenini sarsar. Eğer halk, satın aldığı balın gerçek olduğuna güvenemezse, bu doğal üründen uzaklaşabilir”</em> dedi.</p> <p style="text-align:justify"> </p> <p style="text-align:justify">Balda taklit ve tağşişin önlenmesi için tüketicilerin bilinçlendirilmesinin önemine değinen <strong>TSE Arı Ürünleri Komisyon Başkanı Prof. Dr. Nevzat ARTIK</strong>; <em>"Etiketsiz hiçbir ürün alınmamalıdır. Tüketicileri bilinçlendirip sağlıklı bal tüketmeleri sağlanmalıdır"</em> dedi.</p> <p style="text-align:justify"> </p> <p style="text-align:justify">AB’de en çok Çin balının tüketildiğine dikkat çeken <strong>Manavlar Gıda Genel Müdürü Yunus Manav</strong>; <em>“Ancak Avrupalı tüketici Çin balı tüketmek istemiyor. Çin balı yerel ballara karıştırılıp tüketiliyor. Bunun önlenmesi için de çalışmalar var. Eğer Türk arıcılık sektörü olarak düzgün üretim yaparsak, piyasadaki oluşacak açığı biz kapatabiliriz” </em>dedi.</p> <p style="text-align:justify"> </p> <p style="text-align:justify"><strong>T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürü Dr. Ersin Dilber </strong>taklit ve tağşişle mücadelede toplumsal bilincin önemini hatırlatarak, <em>"Çok sıkı denetimler yapıyoruz. Ancak en iyi sonuç aldıklarımız vatandaşların ihbarlarıyla gerçekleştirdiğimiz denetimler. Bu nedenle tüketicilerimiz duyarlı olmalı, bize ulaşmalı”</em> dedi.</p> <p style="text-align:justify"> </p> <p style="text-align:justify">Doğrudan üreticilerden alınan ballarda tağşiş ve taklit çok düşük oranlarda görüldüğünü dile getiren <strong>Düzce Üniversitesi Arıcılık Araştırma, Geliştirme ve Uygulama Merkezi Müdürü Doç. Dr. Meral Kekeçoğlu</strong>; <em>“Balda taklit çok ciddi bir operasyon ve tesis gerektiren bir işlem. Arıcılıkla uğraşan üreticilerin taklit ve tağşiş ile ilişkilendirilmemesi gerekiyor”</em> dedi.</p> <p style="text-align:justify"> </p> <p style="text-align:justify">Balın dünyada sahteciliği en çok yapılan altıncı ürün olduğunu belirten <strong>BEE'O Propolis Genel Müdürü Dr. Aslı Elif Tanuğur Samancı</strong>; <em>“Kodeksteki açıklardan faydalanan, bilimsel yöntemlerle balda sahtecilik yapan firmalar bulunuyor. Kodeksimizi sürekli değiştirerek uygun standartlara erişmeye çalışıyoruz”</em> dedi.</p> <p style="text-align:justify"> </p> <p style="text-align:justify"><strong>Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Ziya Şahin</strong> ise Türkiye’nin biyolojik zenginliği sayesinde çok çeşitli türlerde ballar üretildiğini ifade ederek, <em>"Ancak bu zenginliği değerlendiremiyoruz. Balda taklit nedeniyle üretici de ürünlerini değeriyle satamıyor. Piyasada çok farklı fiyatlar bulunuyor. Dünyayla entegre olabilmemiz için maliyetlerimizi düşürmemiz ve küresel üretim standartlarını uygulamamız gerekiyor. Eğer bunu sağlayamazsak rekabet edemeyiz” </em>dedi.</p> <p style="text-align:justify"> </p> <p style="text-align:justify"><strong>İstanbul Ticaret Borsası Meclis Üyesi Yunis Aksu</strong>, bal ve bal ürünlerinin katma değer kazanmasının önemine dikkat çekerek, <em>"Balı bir gıda maddesi olarak satarken belli fiyat seviyelerinin üzerine çıkamıyoruz. Ancak apiterapi ürünleri olarak satarsak daha katma değerli hale getirebiliyoruz" </em>dedi. Bal ve bal ürünleri için de lisanslı depoların kurulması gerektiğini ifade eden Aksu, "Böylece balda kalite ve sağlıklı ürün güvencesi sağlanabilir" dedi.</p> <ul> </ul>
22.8.2024 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p>İstanbul Ticaret Borsasının düzenlediği Borsa Meydanı toplantısında bu ay zeytinyağında taklit ve tağşiş konuşuldu. Toplantının açılış konuşmasında Türkiye’nin, dünyanın en önemli zeytin ve zeytinyağı üreticilerinden biri olduğunu hatırlatan <strong>İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı Ahmet Bülent Kasap</strong>, zeytinyağında taklit ve tağşişin sektörün itibarını zedelediğini belirtti. <strong>Kasap</strong>, Türk zeytin ve zeytinyağı sektörünün gelişmesi ve güçlü bir küresel aktör olabilmesi için bu sorunun çözülmesi gerektiğini belirtti.</p> <p> </p> <p>‘‘Zeytinyağında Taklit ve Tağşiş’’ başlıklı etkinliğe; <strong>Uluslararası Zeytinyağı Konseyi (IOC) İcra Direktörü Jaime Lillo López, Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürü Dr. Ersin Dilber, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mustafa Tan, Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Emre Uygun, Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (TARİŞ) Genel Müdürü Güngör Şarman, Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil </strong>ve <strong>İstanbul Ticaret Borsası Meclis Üyesi Osman Berberoğlu</strong> konuşmacı olarak katıldı.</p> <p> </p> <p>Toplantıya bir video mesaj ile katılan <strong>Uluslararası Zeytinyağı Konseyi (IOC) İcra Direktörü Jaime Lillo López</strong>, “Biz tağşiş ve taklidi önlemek için araçlar sağlıyoruz ve üye ülkelerimizden uzmanlarla işbirliği içerisinde aktif olarak çalışıyoruz. Bu çalışmalarımıza Türkiye’den de uzmanlar katılıyor” dedi.</p> <p> </p> <p><strong>Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürü Dr. Ersin Dilber i</strong>se zeytinyağının en çok taklit edilen ürünlerden olduğunu belirterek, “Zeytinyağının çok talep görmesi ekonomik değerini yükseltiyor. Bu yüzden en çok taklit ve tağşiş yapılan ürünler arasında yer alıyor. İzlenebilirlik uygulamasıyla ürünün üreticisine kadar ulaşmayı hedeflemekteyiz. Yaptığımız denetimler ve izlemeyle bu sorunun önüne geçmeyi hedefliyoruz” dedi.</p> <p> </p> <p>Hem zeytinyağı üreticilerinin hem de satış noktalarının çeşitliliği dolayısıyla denetimin giderek zorlaştığına dikkat çeken <strong>Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mustafa Tan</strong>, “Taklit ve tağşişin önlenmesi için sektör olarak resmi otoriteye yardımcı olmak izliyoruz. Bu konuda Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyinin de dâhil olduğu bir denetim mekanizması kurulmalı” şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p><strong>Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Emre Uygun</strong> da taklit ve tağşiş yapan ve bu ürünleri satan firmaların denetlenmesinin halk sağlığı için önemine işaret ederek, “Denetimlerin yanında tüketicinin zeytinyağı konusunda bilinçlendirilmesi ve farkındalığının artırılması da gerekiyor. Denetim mekanizması ne kadar etkili olursa, küresel pazarda da o kadar güçlenebiliriz.”</p> <p> </p> <p>Türkiye’nin her geçen yıl daha önemli bir zeytin ülkesi olduğunu ifade eden <strong>Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (TARİŞ) Genel Müdürü Güngör Şarman</strong>, “Sofralık Zeytinde 735 bin ton ile dünya birincisiyiz. Bu gücümüzü korumak ve küresel pazardaki payımızı artırmak için taklit ve tağşişi engellemeliyiz” dedi.</p> <p> </p> <p>Zeytinyağında taklit ve tağşiş sorununun tüm tarafların iletişimiyle çözülmesinin daha sağlıklı olacağını belirten <strong>Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil</strong>, “Zeytinyağı ile ilgili işlemler için Bitkisel Yağ Sanayicileri Konseyimizin de görüşü alınmalıdır” dedi.</p> <p> </p> <p><strong>İstanbul</strong> <strong>Ticaret Borsası Meclis Üyesi</strong> <strong>Osman Berberoğlu </strong>ise taklit ve tağşişin geçmişe oranla günümüzde daha büyük bir sorun haline geldiğini belirterek, ev dışı tüketimin yaygınlaşmasına ve e-ticarete dikkat çekti. <strong>Berberoğlu</strong>, “Bugün çok farklı bir dünyada yaşıyoruz. Bugün devlete de, sektöre de, tüketiciye de düşen çok daha fazla sorumluluk var. Çünkü bugün taklit ve tağşiş edilmiş zeytinyağı, geçmişe göre tüketicilere çok daha kolay ulaşıyor” dedi.</p> <ul> </ul>
25.7.2024 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p>İstanbul Ticaret Borsası’nın düzenlediği Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor toplantılarında bu ay gıda güvenliği konuşuldu. Toplantıda gıda denetimlerinin tarladan başlaması, etkinleştirilmesi ve her noktaya ulaşması gerektiği, bunun bir toplum sağlığı meselesi olduğu vurgulandı.</p> <p> </p> <p>Webinar ortamında gerçekleştirilen, Türkiye’de Gıda Güvenliği başlıklı toplantıya; <strong>T.C. Ticaret Bakanlığı Ürün Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürü Hakkı Karabörklü</strong>, <strong>İstanbul Ticaret Borsası Meclis Üyeleri Emin Demirci, Şerafettin Taştan</strong> ve <strong>Osman Berberoğlu</strong> konuşmacı olarak katıldı.</p> <p> </p> <p><strong>Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Gazeteci Celal Toprak</strong>’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmasını <strong>İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı Ahmet Bülent Kasap</strong> yaptı. <strong>Ahmet Bülent Kasap</strong> konuşmasında, gıda arz güvenliğinin zayıfladığı bir sistemde, güvenilir gıdaya erişimin kolay olmadığını belirterek, <em>“Unutulmamalıdır ki gıdanın niteliği kadar, yeterli gıdayı üretmek ve tüketicilere ulaştırmak da önemli. Çünkü tarımsal üretim yeterli olmadığında ya da tüketiciye zamanında ulaşmadığında taklit de tağşiş de artıyor. Diğer taraftan, insan sağlığını etkileyen bilinçsizce kullanılan zirai ilaçlar, kalitesiz ürünler ve tüketiciyi yanıltıcı etiket, ambalaj ve reklamlar gibi sorunlarla da karşı karşıyayız”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>“Denetimlerle Türk malı imajını yurt dışında en iyi şekilde koruyoruz”</strong></p> <p><strong>T.C. Ticaret Bakanlığı Ürün Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürü Hakkı Karabörklü,</strong> ürün güvenliği denetimi konusunda ülkemizdeki mevzuatın 2005 yılından itibaren AB ile yüzde 95 uyumlu hale getirildiğini belirtti. <strong>Karabörklü</strong>, <em>“Özellikle ihraç ürünlerimizde yükümlülüklerimizi yerine getirerek AB mevzuatına göre üretilen ürünlerin yanıltıcı bilgi ve zararlı ilaç içermemesi için denetimlerimizi sıkı bir şekilde yapıyoruz”</em> dedi. Aynı duyarlılığın Avrupa Birliği dışındaki bölgeler için de uygulandığını ifade eden <strong>Hakkı Karabörklü</strong>, <em>“AB mevzuatlarındaki yükümlülüklerimizi AB üyesi olmayan ülkeler için de uygulamaya özen gösteriyor, Türk malının tüm dünyada tanınması ve imajının korunması için gayret gösteriyoruz”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p><strong>“Pestisit kullanımında çiftçiler sertifikalandırılmalı”</strong></p> <p><strong>İstanbul Ticaret Borsası Meclis Üyesi Emin Demirci</strong>, tarım ürünleri üretimindeki bilinçsiz pestisit kullanımının tehlikeli boyutlara ulaştığını belirterek, <em>“Çiftçilerin bilinçsiz ve kontrolsüz pestisit kullanımı ürünün kalitesini bozuyor ve birçok hastalığa sebep oluyor. Ayrıca bu ürünlerin ihracatında yaşanan sorunlar nedeniyle Türk gıda ürünlerinin marka değeri zarar görüyor, gümrüklerden geri dönen ürünler imha edildiği için de maddi kaybımız artıyor”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>Demirci</strong>, pestisit denetimlerinin ihracat aşamasında yapılmasından önce, ekiminden itibaren denetim altına alınarak tarlada başlaması gerektiği ifade ederek, <em>“Ürünün piyasaya arz edilmeden, yani ekiminden itibaren hasat sürecine kadar denetimi yapılması gerekmektedir. Ayrıca pestisit kullanan çiftçilerin eğitilerek sertifikalandırılması bilinçsiz kullanımın önüne geçecektir”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p><strong>“Gıda güvenliği eğitim ve yasal düzenlemelerle sağlanmalı”</strong></p> <p><strong>İstanbul Ticaret Borsası Meclis Üyesi Şerafettin Taştan</strong>, gıda güvenliğinin mevzuat, eğitim ve yasal düzenlemeler ile sağlanabileceğini belirterek, <em>“Çay bahçelerinde, büfelerde, kafelerde, okulda, hatta market ve fırınlarda bile ruhsatlarının içermediği ürünler üretiliyor. Bu farklı müesseselerin kuruluş, ruhsat ve denetim mevzuatları güncellenmelidir. Eğitim işverenlerden başlamalıdır. Gıdayı üretenler bu işin sadece ticaret olmadığının aynı zamanda toplumu ve gelecek nesilleri ilgilendiren bir konu olduğunun bilincine varmalıdır. İyi bir mevzuat çerçevesinde kurgulanan sistemde, denetim elemanları da alanlarına göre iyi yetiştirilmelidir” </em>dedi.</p> <p> </p> <p><strong>Taştan</strong>, gelişmiş ülkelerde nüfusun yüzde 30’unun gıda kaynaklı hastalıklara yakalandığını ifade ederek, <em>“Gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde bu rakam çok daha vahim boyutlarda. Bugün dünyada hızla yayılan ve ülkemizde de maalesef korkunç rakamlara ulaşan kanser ve otizm hastalıklarında, birinci sebebin beslenme ve katkı maddeleri olduğu tıbben ispat edilmiştir</em>” şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p><strong>“Zeytinyağı gibi sunulan yağlar mercek altına alınmalı”</strong></p> <p><strong>İstanbul Ticaret Borsası Meclis Üyesi Osman Berberoğlu</strong>, zeytinyağının son zamanlarda medyada taklit ve tağşiş ile gündeme geldiğini belirterek, “<em>Natürel sızma zeytinyağına çeşitli bitkisel yağlar katılarak zeytinyağında tağşiş yapılıyor. Diğer taraftan, ambalajında zeytin ve zeytinyağı ibareleri olan kutulu sahte zeytinyağları piyasaya sürülüyor. Hiçbir şekilde zeytinyağı içermeyen bu ürünlerin kutularının üzerindeki zeytinyağını andıracak yazı ve görsellerin kaldırılması ve bu konuda denetimler artırılması gerekmektedir”</em> dedi.</p> <ul> </ul>
13.6.2024 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p>İstanbul Ticaret Borsası’nın düzenlediği ‘Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor’ toplantılarında bu ay patates ve soğan sektörünün sorunları tartışıldı. Webinar ortamında gerçekleştirilen, “Patates, Soğan Üretimi ve Ticareti” başlıklı toplantıya; Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürü Uğur Erdem, Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçılar Birliği Başkanı Prof. Dr. Senih Yazgan, Niğde Ziraat Odası Yönetim Kurulu Başkanı Veli Kenar ve İSTİB Meclis Üyesi ve İstanbul Toptancı Patates ve Soğancılar Derneği Başkanı Soner Topal konuşmacı olarak katıldı.</p> <p> </p> <p>Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Gazeteci Celal Toprak’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmasını İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı Ahmet Bülent Kasap yaptı. Ahmet Bülent Kasap konuşmasında, patates ve soğan ürünlerinin yetiştirilmesi ve işlenmesiyle ilgili kültürel uygulamaların, Türk köy yaşamının önemli bir parçasını oluşturduğunu belirterek, <em>“Bu geleneksel ürünlerin katma değeri yüksek dondurulmuş ve işlenmiş olarak ihracını sağlamak için çalışmalıyız”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>“Planlı tarım uygulamalarıyla arz güvenliği sağlanacak…”</p> <p>Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürü Uğur Erdem, dünya patates ticaret hacminin 32 milyar dolar olduğunu, bu rakamın 21 milyar dolarının dondurulmuş patateste gerçekleştirildiğini belirterek, <em>“Ülkemizin dondurulmuş patates alanında çalışmalarını artırması ve uluslararası pazarda söz sahibi olması gerekiyor. Dondurulmuş patatesin ton fiyatı 1.087 dolar iken taze patatesin ton fiyatı 333 dolar” </em>dedi.</p> <p> </p> <p>Erdem, fiyat dalgalanmalarının önlemek için planlı tarım uygulamaları kapsamında merkezden planlama yerine yerelde planlama için yerel komiteler kurulduğu belirterek, <em>“Bakanlığımızın önceliği arz güvenliğinin sağlanması. Planlı tarım uygulamalarıyla arz güvenliği sağlanacak ve ürün fiyatlarındaki dalgalanmalar önlenecektir” </em>şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p>“İhracat yasaklamaları yerine kısıtlamalar devreye alınmalı…”</p> <p>Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçılar Birliği Başkanı Prof. Dr. Senih Yazgan, ürün ihracatının yasaklanması yerine kısıtlanmasının tercih edilmesi gerektiğini belirterek, <em>“İhracatçılar olarak ürün ihracatının yasaklanmasının ürün fiyatını dengelemediğini ve dış pazardaki güvenilirliğimizi zedelediğini görüyoruz. Bakanlığımızın iç pazardaki fiyatları kontrol etmek için yasaklama yerine ihracat kısıtlaması uygulamasını devreye sokması gerekiyor. Üreticinin mutluluğu ürününün pazarlanmasından geçer. Dolayısıyla ihracat desteklenmelidir. Yoksa üretici, ürünü üretmeme noktasına gelecektir” </em>dedi.</p> <p> </p> <p>Yazgan, her iki üründe de yer altı su kaynakları kullanarak sulama yapıldığını belirterek, <em>“İklim değişikliği ve artan kuraklıklar sebebiyle ilerleyen yıllarda yer altı sularına daha fazla ihtiyaç duyulacak. Bu nedenle yer altına her yıl daha fazla inmek zorunda kalındığından sulama maliyetleri sürekli artıyor” </em>şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p>“Hem üretici hem de ihracatçı için fon oluşturulmalı…”</p> <p>Niğde Ziraat Odası Yönetim Kurulu Başkanı Veli Kenar, bu yıl Adana bölgesinden gelen patateslerin piyasaya 20 gün erken sürülmesinin üreticiyi zor durumda bıraktığını belirterek, <em>“Adana patatesinin hasat zamanında Niğde bölgesindeki patateslerin bitmiş olması gerekiyor. Fakat 20 günlük erken hasat sonucunda yeni ürünlerin gelmesinden dolayı Niğdeli üreticiler ellerinde kalan ürünleri satamadıklarından satış fiyatları üretim maliyetlerini karşılamıyor” </em>dedi.</p> <p> </p> <p>Kenar, hem üreticinin hem de ihracatçının faydalanacağı bir fon oluşturulması gerektiğini ifade ederek, <em>“Oluşturulacak fon ile patates üretimin yüksek olduğu zamanlarda ihracatçıya destek verilmelidir. Üretimin düşük olduğu zamanlarda da üretici bu fondan faydalanmalıdır”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p>“Üreticilerin girdi maliyetleri düşürülmeli …”</p> <p>İSTİB Meclis Üyesi ve İstanbul Toptancı Patates ve Soğancılar Derneği Başkanı Soner Topal, patates ve soğan üretiminde girdi maliyetlerinin yükseldiğini belirterek,<em> “Mazot, tohum ve gübre maliyetleri üreticiyi zorlamaktadır. Çiftçilere nakit destekten ziyade indirimli mazot, tohum, gübre desteği sağlanmasını ve desteklemelerin tarlaya değil ürüne verilmesini Bakanlık yetkililerimizden talep ediyoruz” </em>dedi.</p> <p> </p> <p>Topal, üreticilerin yüksek maaşlarda bile tarım işçisi bulma hususunda zorluk çektiklerini ifade ederek, <em>“Gençlerimizi tarım sektörüne teşvik etmek ve tarım sektöründeki kalifiye elaman ihtiyacının karşılanması için ilkokuldan başlayarak tarım derslerinin müfredata eklenmesi gerekmektedir. Aksi halde, gelişmekte olan bir tarım ülkesi olarak ilerleyen yıllarda tarlada çalışacak nitelikli eleman bulamayacağız”</em> şeklinde konuştu.</p> <ul> </ul>
25.4.2024 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p><strong>İstanbul Ticaret Borsası</strong>’nın düzenlediği <strong>‘Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor’</strong> toplantılarında bu ay kooperatifçilik ele alındı. Açılış konuşmasını İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı Ahmet Bülent Kasap tarafından yapılan toplantıya; Ticaret Bakanlığı Esnaf, Sanatkârlar ve Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü Kooperatifçilik Daire Başkanı <strong>Gülsüm Gözde Ayanoğlu</strong>, Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kooperatifçilik Anabilim Dalı Başkanı <strong>Prof. Dr. Nurcan Turan</strong> ve Hatay Altınözü Zeytin Emeği Kadın Girişimi Kooperatifi Başkanı <strong>Leyla Ayvazoğlu </strong>konuşmacı olarak katıldı.</p> <p> </p> <p>Toplantının açılış konuşmasını gerçekleştiren İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı<strong> Ahmet Bülent Kasap</strong>, kooperatifçiliğin ülke ekonomisi için önemine değinirken, tarım kooperatiflerinin, kollektif üretim sayesinde çiftçi gelirlerine yaptığı olumlu etkilerle, ekonomik ve kırsal kalkınmanın itici gücü haline gelebileceğini belirtti. Meclis Başkanı <strong>Kasap</strong>, <em>“Kooperatifçilik; sürdürülebilir kalkınma ve istihdam politikaları için güçlü bir enstrümandır” dedi.</em></p> <p> </p> <p>Ticaret Bakanlığı Esnaf, Sanatkârlar ve Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü Kooperatifçilik Daire Başkanı <strong>Gülsüm Gözde Ayanoğlu</strong> ise kadın kooperatiflerinin yöresel ve coğrafi işaretli ürünler konusunda etkili olmaya başladığına değinerek, Bakanlık tarafından başlatılacak olan Kooperatif Eğitim Programının içeriği hakkında bilgi verdi.</p> <p> </p> <p>Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kooperatifçilik Anabilim Dalı Başkanı<strong> Prof. Dr. Nurcan Turan</strong>, kooperatifçiliğin 7 temel ilkesi olduğunu belirterek, bunları<em>“Gönüllü ve herkese açık üyelik, üyeler tarafından gerçekleştirilen demokratik denetim, üyelerin ekonomik katılımı, özerklik ve bağımsızlık, eğitim öğrenme ve bilgilendirme, kooperatifler arasında işbirliği ve topluma karşı sorumlu olmak” </em>olarak sıraladı. Kooperatiflerin özerk bir yapıya sahip olduklarına değinerek, <em>“Kooperatifler sırtını devlete yaslamamalıdır. Ortaklar kendi güçleriyle nasıl daha iyi olabilirler bunu bulmalıdırlar”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>Hatay Altınözü Zeytin Emeği Kadın Girişimi Kooperatifi Başkanı<strong> Leyla Ayvazoğlu</strong>, kooperatifin Hatay’daki kadınlar için bir şans kapısı olduğunu ifade ederek, deprem sonrasındaki dönemde e-ticaretin öneminin çok iyi anlaşıldığını belirtti. <strong>Ayvazoğlu,</strong> “<em>Çiftçilerin ürünlerini satamadığı dönemlerde kooperatifler devreye girerek bu görevi üstlendiler. Biz de kooperatif olarak çiftçilerin hammaddelerinin standardizasyonunu sağlayacak yeni bir sistem kurduk”</em> dedi.</p> <ul> </ul>
15.2.2024 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p><strong>İstanbul Ticaret Borsası</strong>’nın düzenlediği <strong>“Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor”</strong> toplantılarında bu ay kuru meyve üretimi ve ticareti ele alındı. Toplantıda Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği’ni temsilen bir konuşma yapan <strong>Mehmet Ali Işık, </strong>kuru meyve sektöründe İhtisas Borsacılığının ve Lisanslı Depoculuk sisteminin önemine değinerek “Fiyat istikrarının sürdürülebilir bir şekilde sağlanabilmesi için ürünlerin ihtisas borsasında değerlendirilmesi gerekiyor” dedi.</p> <p> </p> <p>Webinar ortamında gerçekleştirilen <strong>“Kuru Meyve Üretimi ve İhracatı” </strong>başlıklı toplantıya; Tarım ve Orman Bakanlığı Tarla ve Bahçe Bitkileri Daire Başkanı<strong> Dr. Veyis Yurtkulu</strong>, Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı<strong> Mehmet Ali Işık</strong> ve Güneydoğu Anadolu Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı <strong>Mehmet Çıkmaz </strong>konuşmacı olarak katıldı.</p> <p> </p> <p>Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Gazeteci<strong> Celal Toprak</strong>’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmasını İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı<strong> Ahmet Bülent Kasap</strong> yaptı. <strong>Ahmet Bülent Kasap </strong>konuşmasında, ülkemizin coğrafi konumu itibariyle bazı tropik meyveler hariç hemen hemen tüm meyvelerin yetişmesi için uygun iklim koşullarına sahip olduğunu belirterek, <em>“Dünyanın en iyi inciri ve kayısısı bu topraklarda üretiliyor. Bu durum, dünya genelinde önemli bir kuru meyve üreticisi ve ihracatçısı olmamızı sağlıyor. İncir, kayısı, badem, üzüm, erik, elma, fındık, ceviz gibi tarımsal ürünler, kuru meyve sektöründe öne çıkan mamullerden birkaçı… Sektörün büyük bir potansiyeli var. Ancak bu potansiyeli tam anlamıyla değerlendirebilmiş değiliz” dedi.</em></p> <p> </p> <p><strong>“Kuru Meyve Üretiminde Dünyada Söz Sahibiyiz”</strong></p> <p>Tarım ve Orman Bakanlığı Tarla ve Bahçe Bitkileri Daire Başkanı<strong> Dr. Veyis Yurtkulu</strong>, Türkiye’nin tarıma elverişli bir ülke olduğunu belirterek, <em>“Birçok üründe yüzde 100’ün üzerinde yeterliliğe sahibiz. 2022 yılında Cumhuriyet tarihinin üretim rekorunu kırdık. Üzüm, kayısı ve incir üretiminde dünyada söz sahibi bir ülkeyiz. Ürettiğimiz kayısının yüzde 55 ila 60’ını kurutuyor veya işleme sanayisinde kullanıyoruz. Önemli bir miktarını da ihraç ediyoruz”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>“Kuru Meyvede Fiyat Regülasyonu Sağlanmalı”</strong></p> <p>Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı<strong> Mehmet Ali Işık</strong>, kuru meyve sektöründe dinamik bir yapının olduğu ifade ederek, stok yönetiminin ve fiyat istikrarının sürdürülebilir bir şekilde sağlanması gerektiğini belirtti. <strong>Işık,</strong> <em>“</em><em>Kuru meyve ürünlerini dengeli bir şekilde depolayamadığımızdan ihracata yöneliyoruz. Kuru meyvelerin elverişli koşullarda saklanabilmesi için lisanslı depoların devreye girmesi gerekiyor. Ürünlerin öncelikle uygun şartlarda ve yeterli sayıdaki lisanslı depolarda stoklanması, akabinde de Ürün İhtisas Borsasında değerlendirilmesi gerekiyor. Devletimizin bu iki konudaki teşvik ve destekleriyle kuru meyvede fiyat regülasyonunun sağlanması gerekiyor”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>“<strong>Pestisit Sorunu İhracatımızı Tehdit Ediyor”</strong></p> <p>Güneydoğu Anadolu Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı <strong>Mehmet Çıkmaz</strong> ise geçtiğimiz 3 yılın en yüksek ihracat rakamlarına ulaşıldığının altını çizerek, pestisit sorununa değindi. <strong>Çıkmaz</strong> <em>“</em><em>Türkiye’den ihraç edilen ürünlerde pestisit sorunuyla sıklıkla karşılaşıyoruz. Bu sorun ihracatımızı tehdit ediyor. Artık Avrupa Birliği tarafından Antep fıstığı gibi ürünlerde de pestisitin varlığına bakılıyor. Ayrıca kuru meyvede ihracatın sürekliliğini sağlamak için pazar çeşitlendirmesine gitmeliyiz” </em>şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <ul> </ul>
18.1.2024 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p>İstanbul Ticaret Borsası’nın katma değeri yüksek tarımsal ürünlerin yaygınlaştırılması amacıyla başlattığı “<strong>Altın Tohumlar</strong>” projesinde bu ay “<strong>Nasıl Ceviz Yetiştiricisi Olunur?</strong>” konusu ele alındı.</p> <p> </p> <p>Toplantıda ithalatın yerli üreticilere zarar verdiği ve ceviz üretiminin yaygınlaşması için, gümrük vergisinin yükseltilmesi, ihtisas gümrüklerinin kurulması ve desteklerin artırılması gerektiği vurgulandı.</p> <p> </p> <p>Online gerçekleştirilen ve herkese açık olan toplantının açılış konuşmasını İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı <strong>Ahmet Bülent Kasap</strong>, moderatörlüğünü İSTİB Genel Sekreter Yardımcısı <strong>İsmail Şen</strong> yaptı. Toplantıya, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi <strong>Prof. Dr. Mehmet Sütyemez</strong>, Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürü <strong>Dr. Yılmaz Boz</strong>, Ceviz Üreticileri Derneği Başkanı <strong>Ömer Ergüder</strong> ve Avrupa Tarım Yönetim Kurulu Üyesi <strong>Haşimcan Yazıcıoğlu</strong> konuşmacı olarak katıldı.</p> <p> </p> <p>İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı <strong>Ahmet Bülent Kasap</strong>, cevizdeki yüksek verim potansiyelinin yatırımcıyı cezbeden en temel nedenlerden biri olduğunu belirterek, <em>“Son 20 yılda hem ceviz üretim miktarı hem de verimlilikte ilerleme sağlanmasına rağmen Türkiye’deki ceviz verimliliği maalesef dünya ortalamasının gerisinde. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre dünyada ortalama verim hektar başına 3,3 ton iken, ABD’de ceviz ağaçlarının verimi ortalama 4,2 ton/hektar civarındadır. Türkiye’de ise ceviz dikilen alanlar genel olarak artarken, verimlilik ise ortalama hektarda 2 ton seviyesinde yatay bir seyir izlemektedir. Bu durum, yerli üretimin artması için verimliliğin ne kadar önemli olduğunun da göstergesidir. Çünkü birim alandan yüksek verim, yüksek kazanç demektir. Yüksek kazanç da yatırımcıyı cezbeden en temel nedendir”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>“Yerli Üretimi Desteklemek için Gümrük Vergisi Artırılmalı”</strong></p> <p>Ceviz Üreticileri Derneği Başkanı <strong>Ömer Ergüder</strong>, ithalatla veya yasal olmayan yollardan ülkeye giren cevizin yerli yetiştiricilere zarar verdiğini ifade ederek, <em>“Bunun yanı sıra ana üreticilerden olan ABD ve Şili’nin ihracat rotasında birinci sıradayız. Ülkemize hem yasal hem de büyük boyutlarda gayri resmi ceviz girişinin olması yetiştiricilerimize zarar veriyor. Bu sebeple, ithalatın regüle edilerek gümrük vergisinin artırılması gerekli. Aynı zamanda farklı sektörlerde olduğu gibi kuruyemiş sektörünü için de ihtisas gümrükleri kurulmalı”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>Ergüder</strong>, ceviz üretimimizdeki en büyük sorunlardan birinin ise verim konusu olduğunu ve mevcut verim rakamları ile yeni yatırımcıların gelmesinin ve ithal ürünler ile rekabet etmenin mümkün olmadığını belirterek, <em>“Verim ülkemizin en büyük sorunlarının başında geliyor. Ceviz bahçelerimizin potansiyelinin çok altında üretim gerçekleştiriyoruz. Cevizde rakibimiz olan Amerika ve Şili üretimlerini profesyonel şekilde yapıyorlar. Üretime geleneksel yöntemler ile devam edildiği sürece sektörün büyümesi, sektöre yeni yatırımcıların davet edilmesi ve ithal ürünler ile rekabet edilmesi mümkün değil”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p><strong> “Ceviz Stratejik Bir ürün Olarak Değerlendirilmeli”</strong></p> <p>Avrupa Tarım Yönetim Kurulu Üyesi <strong>Haşimcan Yazıcıoğlu</strong>, cevizin geçmiş dönemlerde stratejik bir ürün olarak görülmediğini ifade ederek, <em>“Ülkemizde geçmişte ceviz bahçelerimiz yoktu, ağaçlarımız vardı. Fakat tüketimdeki artışa rağmen, üretimin düzenli bahçelere geçişinde ve teknoloji kullanımında geç kalınması, ceviz ürününde ithalata bağımlı olmamıza neden oldu. Bu durum, ülkemizden döviz çıkışını engellemek için cevizin stratejik bir ürün olarak görülmesine sebebiyet verdi” </em>dedi.</p> <p> </p> <p><strong>Yazıcıoğlu</strong>, teknoloji kullanımının ceviz üretimi için çok önemli olduğu belirterek<em>, “Teknolojik imkânları doğru kullanarak maliyetimizi düşürüp üretimimizi yükseltebilir, kaliteli üretim ile satışlarımızı artırabiliriz. Cevizin stratejik bir ürün olarak değerlendirilmesi ve doğru stratejilerin uygulaması durumunda da ihraç edecek duruma gelebiliriz” </em>dedi.</p> <p> </p> <p><strong>“Chandler’den Üstün Ceviz Türü Geliştirdik”</strong></p> <p>Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi <strong>Prof. Dr. Mehmet Sütyemez</strong>, Üniversite olarak yaklaşık 15 yıldır ıslah ve verim konularında yeni türler geliştirme çalışmaları yaptıklarını belirterek, <em>“Üniversitemizde geliştirilen Diriliş türü ceviz, verim açısından son 3 yılda chandler çeşidinden yüzde 15 ileri seviyede sonuçlar veriyor. Üstelik Diriliş türü, Chandler’e göre 15-20 gün daha önce hasat edilebiliyor. Islah programlarının devlet ve özel sektör iş birliği ile desteklenmesi halinde verimimizi daha da yükseltmemiz mümkün”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>“Destekler ve Islah Çalışmaları ile Kendine Yeten Ülke Haline Geleceğiz”</strong></p> <p>Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürü <strong>Dr. Yılmaz Boz</strong>, ceviz üretimi konusunda devletin üretici ve yatırımcıya birçok teşvik ve destek sağladığını belirterek, <em>“Devletimizin sağladığı teşvik ve destekler ile ceviz dikildiği zaman orman ağacı olur söylemi unutuldu. Mazot ve gübre gibi klasik desteklerin yanı sıra makine, proje ve sulama tesisi desteğinden birçok üretici faydalanıyor. Sağlanan destek ve ıslah çalışmalarının geliştirilerek devam etmesi sonucunda, önümüzdeki yıllarda ülkemiz ceviz üretiminde kendine yetecek bir ülke haline gelecektir”</em> dedi.</p> <ul> </ul>
23.11.2023 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p><strong>İstanbul Ticaret Borsası</strong>’nın düzenlediği <strong>‘Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor’</strong> toplantılarında bu ay süt sektörünün sorunları tartışıldı. Toplantıda Ulusal Süt Konseyini temsilen bir konuşma yapan <strong>Teoman Durukan</strong>, süt sektörünün sorunlarının çözümü için koordinasyonun önemine dikkat çekerek, <em>“Ulusal Süt Konseyi çerçevesinde bir Süt Koordinasyon Kurulu oluşturulmalı”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>Webinar ortamında gerçekleştirilen, <strong>“Tüm Yönleriyle Türkiye Süt Sektörü” </strong>başlıklı toplantıya, Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürlüğü (HAYGEM) Proje Geliştirme ve Altyapı Daire Başkanı <strong>Ahmet Özden,</strong> Ulusal Süt Konseyi Temsilcisi <strong>Teoman Durukan</strong>, İSTİB Yönetim Kurulu Sayman Üyesi <strong>Recep Salih Al</strong> ve İSTİB Yönetim Kurulu Üyesi <strong>Zülküf Kopuz</strong> konuşmacı olarak katıldı.</p> <p> </p> <p><strong>Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Gazeteci Celal Toprak</strong>’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmasını <strong>İstanbul Ticaret Borsası </strong><strong>Meclis Başkanı Ahmet Bülent Kasap</strong> yaptı. <strong>Ahmet Bülent Kasap </strong>konuşmasında, Borsa Meydanı toplantılarının önemine değinerek, <em>“Gıda sektörünün sorunlarını ve çözüm önerilerini tespit için çabamız bu toplantılarla sınırlı kalmıyor. Sorunların takipçisi oluyor, çözümü için çaba sarf ediyoruz”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>“Süt Koordinasyon Kurulu oluşturulmalı”</strong></p> <p>Ulusal Süt Konseyi (USK) Temsilcisi<strong> Teoman Durukan</strong>, Türkiye’deki süt üretiminin çok az bir kısmının ihraç edildiğini hatırlatarak, <em>“Dünya süt ticaretindeki payımız binde beş... Sanayicimiz üretiminin sadece yüzde 2,5’luk bir kısmını ihraç ediyor. İhracatın önemini tam olarak anlatamadık. Oysa bu konuda Turkish Labne gibi başarılı olduğumuz ürünler de var”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>Süt konusunda politikaların belirlenmesi ve uygulanması sürecinde koordinasyonun önemine dikkat çeken <strong>Teoman Durukan</strong>, <em>“Sütte üretimle ilgili konuları Tarım ve Orman Bakanlığı, ticaretle ilgili konuları ise Ticaret Bakanlığı ile görüşüyor, sorunlarımıza çözüm arıyoruz. Üretim ve ticaretin kesiştiği noktalarda ise bilhassa zorluklar oluyor. Bu nedenle Ulusal Süt Konseyi çerçevesinde bir Süt Koordinasyon Kurulu oluşturulmasının çok gerekli olduğunu düşünüyorum. Böylece, sorunları eşgüdüm içinde tespit eder, daha sağlıklı çözümler bulabiliriz”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p><strong>“Kalite ve proteini artırmak ana hedefimiz”</strong></p> <p>Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürlüğü (HAYGEM) Proje Geliştirme ve Altyapı Daire Başkanı <strong>Ahmet Özden </strong>yaptığı konuşmada hayvancılıkta verimlilik ve kalite odaklı politikalar uyguladıklarını ifade ederek, <em>“Birim hayvandan ne kadar fazla ürün alabiliriz, kalitesini nasıl artırabiliriz doğrultusunda çalışıyoruz. Süt üretiminde kalite ve proteini artırmak ana hedefimiz. Bunun için süt içeriğine göre protein ve kaliteyi artıranlara ek destek verilen bir sistem uygulamaya başladık. Daha kapsayıcı bir çalışma olarak da çiğ süt için bir eylem planı hazırlıyoruz. 2024-2025 yıllarını kapsayan süt eylem planının bir parçası da dış pazarlara açılma olacak. Dünya fuarlarında peynirleri tanıtmak için çalışacağız. Değerli ürünler ve ihracat sektörü büyütecektir. İhracatta da katma değerli ürünleri öne çıkarmak için çalışıyoruz”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p><strong>“Türk peynirleri dünyaya açılmalı”</strong></p> <p>Konuşmasında Türkiye’nin peynir varlığına dikkat çeken İstanbul Ticaret Borsası (İSTİB) Yönetim Kurulu Sayman Üyesi <strong>Recep Salih Al</strong>, <em>“Daha önce yöresel olan Ezine peyniri, Trakya kaşarı gibi birçok ürünümüz ulusal pazarda yoğun olarak tüketiliyor. Bu ürünlerimizin uluslararası pazarda da ciddi şansları olduğunu düşünüyorum. Özellikle Ezine peynirini dünyaya açabilmemiz lazım. Desteklerin daha dikkatle verilmesi gerekiyor. Köylerdeki aile üreticilerinin korunması gerekiyor. Aynı zamanda da süt kalitemizi artırmalı, üretim alanlarını korumalıyız” </em>dedi.</p> <p> </p> <p><strong>“Devlet, STK ve şirketler ortak hareket etmeli”</strong></p> <p>Süt sektöründe inovasyonun önemine değinen İstanbul Ticaret Borsası (İSTİB) Yönetim Kurulu Üyesi <strong>Zülküf Kopuz</strong> ise küresel pazara açılma konusunda sektördeki tüm paydaşların ortak çalışması gerektiğine inandığını belirterek, <em>“Birçok kıymetli ve güzel ürünlerimiz var. Bunları uluslararası pazara sokabiliriz.</em> <em>Uluslararası pazarda giderek daha çok ilgi gören Turkish Labne gibi ürünler geliştirmeliyiz.</em> <em>Tüm paydaşlar birlikte çalışmalı, politikalar üretmeliyiz. Özellikle katma değerli süt ürünlerini dünyaya satabilir hale gelmeliyiz. Bu süreçte devlet, sivil toplum kuruluşları ve şirketler ortak hareket etmeli”</em> dedi.</p> <ul> </ul>
26.10.2023 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p><strong>İstanbul Ticaret Borsası</strong>’nın düzenlediği <strong>‘Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor’</strong> toplantılarında bu ay hububat sektörünün sorunları tartışıldı. Toplantıda konuşan Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Genel Müdürü <strong>Ahmet Güldal</strong>, 2023’te bereketli bir hasat gerçekleştirildiğini belirterek, <em>“Birkaç yıl kıtlığı yönetmiştik, geçen sene ve bu yıl da bereket ve bolluğu yönetmeye çalışıyoruz”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>Webinar ortamında gerçekleştirilen, <strong>“Hububat Sektöründe Durum ve Beklentiler” </strong>başlıklı toplantıya; Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürü <strong>Ahmet Güldal</strong>, Ulusal Hububat Konseyi Başkanı <strong>Özkan Taşpınar</strong>, Reis Bakliyat Yönetimi Kurulu Başkanı <strong>Mehmet Reis</strong> ve İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı <strong>Hakkı İsmet Aral</strong> konuşmacı olarak katıldı.</p> <p> </p> <p><strong>Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Gazeteci Celal Toprak</strong>’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmasını <strong>İstanbul Ticaret Borsası </strong><strong>Meclis Başkanı Ahmet Bülent Kasap</strong> yaptı. <strong>Ahmet Bülent Kasap </strong>konuşmasında, Hububatın öneminin, nüfus artışı, iklim değişikliği ve ekilebilir arazi kayıplarıyla daha da arttığını belirterek, tüm paydaşların görüşlerine yer verilen “Borsa Meydanında Sektörler Konuşuyor” toplantısının sorunların çözümü yolunda faydalı olacağına inandığını söyledi.</p> <p> </p> <p><strong>“Bu yıl bereket ve bolluğu yönetiyoruz”</strong></p> <p>Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Genel Müdürü <strong>Ahmet Güldal</strong>, 2023 yılının hareketli bir sezon olduğunu, bereketli bir hasat gerçekleştirildiğini belirterek, <em>“Rekolte ve verim arttı. Fiyat politikası ve teşvikteki genişlemelerle ekim alanı arttı. 2023 hasadında 7 milyon hektarın üzerinde buğday ekimi oldu. Bu durumda kuraklığın olmamasının da etkisi oldu tabii… Sulu ve kuru alanlardaki verimlilik arasındaki fark da azaldı.</em></p> <p> </p> <p><em>TMO olarak bu yıl 11 milyon 273 milyon ton arpa ve buğday alımı yaptık. Bu da tarihi bir rekor olarak kayda geçti. Stok oluşturma ve arz güvenliği açısından bunun olumlu olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki Ekim ayında da buğday ve arpanın yeterli miktarda ekileceğini öngörüyoruz. Pandemi, savaş ve 2021 yılındaki büyük kuraklığın etkileri bu yıl bitti. Şu anda hububatta arz güvenliği üç yılın üstünde… Birkaç yıl kıtlığı yönetmiştik, geçen sene ve bu yıl bereket ve bolluğu yönetmeye çalışıyoruz”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>Hem makarna hem de un ihraç etmek için buğday ithal edildiğini belirten <strong>Ahmet Güldal</strong>, <em>“Türkiye 20-21 milyon ton buğday ürettiğinde, kendi ihtiyacı için ithalata ihtiyaç duymuyor. Örneğin bu yıl biz Mart ayına kadar kuraklık riski dolayısıyla ithalat yaptık ama sonrasında yapmadık”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p><strong>“Hububatta sulanabilir alanlar artmalı”</strong></p> <p>Ulusal Hububat Konseyi (UHK) Başkanı <strong>Özkan Taşpınar</strong>, 2023’te arpada tarihin en büyük rekoltesinin elde edildiğini hatırlatarak, <em>“Bu yıl 9 milyon ton arpa elde edeceğimizi öngörüyoruz. Hububat alanları yavaş yavaş artıyor. Kışın yaşanan kuraklık 63 yılın en büyüğüydü ama bahar yağışları hububatta istediğimiz rekolteyi sağladık. Hububatın sulu alanlara geçmesi gerekiyor. Teşvik politikaları sayesinde artan ekim alanları daha çok sulu alanlarda oldu. Bunu artırmamız her yıl gereken 20 milyon ton buğdayın elde edilmesi için çok önemli…</em></p> <p> </p> <p><em>Önümüzdeki yıl da mısır alanlarından buğdaya kayma olmasını bekliyoruz. Sulanamayan 3,5 milyon hektar alanımızın ez azından 1-1,5 milyon hektarının sulanabilir hale gelmesi bizi çok rahatlatacaktır”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>Fiyat ve teşvik dengesinin özel sektördeki fiyatların da hızla regüle etmeye gerek olmadan oluşmasını sağladığını belirten <strong>Özkan Taşpınar</strong>, <em>“Tarım Sigortaları Havuzu’nun (TARSİM) en azından Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı çiftçiler için zorunlu hale gelmesi, münavebe sisteminin doğru uygulanması, topraklarımızda organik maddenin artırılması, elektrik desteği verilmesi ve israfın önlenmesi Türkiye’nin tarımsal hasılasını artıracaktır”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p><strong>“30 yılda 4 milyon hektar tarım arazisi kaybettik”</strong></p> <p>Reis Bakliyat Yönetimi Kurulu Başkanı <strong>Mehmet Reis</strong>, iklim değişikliğinin büyük bir tehdit olduğunu vurgulayarak, <em>“30 yılda neredeyse 4 milyon hektar tarım arazisi kaybettik. Dolayısıyla tarım alanlarını koruyup genişletmek büyük önem taşıyor. Atıl alanların tarıma kazandırılması için alınan tedbirlerin tarımsal potansiyelimize ulaşmak için zorunluluk olduğunu düşünüyorum. Kayıplar sadece nicelik olarak değil nitelik olarak da gerçekleşiyor. Tarım ilaçları, kimyasal ve gübrelerin yanlış kullanılması ve hatalı sulama bu sorunu büyütüyor. Avrupa Birliğinin Yeşil Mutabakat çalışmalarını önemsemeli, sürdürülebilirlik için çalışmalıyız. Su kaynaklarımızın, denizlerimizdeki balıkların ve yeraltı sularımızın azalması gıda güvenliği, ekonomik dengeler ve sürdürülebilirlik için ciddi riskler taşıyor” </em>dedi.</p> <p> </p> <p>Meyvecilik dolayısıyla tahıl ve bakliyat alanlarının azalmasının da büyük sorunlar doğurabileceğine dikkat çeken <strong>Mehmet Reis</strong>, <em>“Bu konuya ciddiyetle eğilmemiz gerekiyor. Tahıl ve bakliyatın tarımdaki payı artmalı, azalmamalı. Kırsaldaki nüfus artmalı ve gençleşmeli, teknoloji kullanımı artmalı. Toprakla insan arasında mesafe sürdürülebilirliği tehdit ediyor”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>“Uygarlığımızın temelinde hububat var”</strong></p> <p>İSTİB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı <strong>Hakkı İsmet Aral</strong> ise yaptığı konuşmada, gıda sorununu büyüten iklim değişikliği, pandemi, savaşlar ve israf gibi konulara dikkat çekerek, <em>“Hububat, “tarımı” ve dolayısıyla “tarihi” başlatan üründür. İnsan, tarım yapmaya başlayınca yerleşik hayata geçmiş, önce şehirleşmeye sonra da devletleşip uygarlıklar inşa etmeye başlamıştır. Kısaca uygarlığımızın temelinde tarım ve hububatlar vardır.</em></p> <p> </p> <p><em>Bugün geldiğimiz noktada hububat insanlığın geleceğini de belirleyecek bir noktadadır. Eğer artan insan nüfusunu besleyemezsek, bildiğimiz anlamda uygarlığımız tehlikeye girer. Tarımsal potansiyelimizi kullanabilirsek, tarımın dış ticaret açığımızı kapatan faktörlerden biri olacağına inanıyorum”</em> dedi.</p> <ul> </ul>
21.9.2023 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p><strong>İstanbul Ticaret Borsası</strong>’nın düzenlediği <strong>‘Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor’</strong> toplantılarında bu ay yağlı tohumlar ve bitkisel yağ sektörünün sorunları konuşuldu. Toplantıya katılan sektör temsilcileri, yağlı tohumlarda en önemli sorunun planlama olduğunu belirterek, üretim ve ithalata bağımlılıkla ilgili sorunların planlama ile aşılacağını ifade ettiler.</p> <p> </p> <p>Webinar ortamında gerçekleştirilen, <strong>“Yağlı Tohumlar ve Bitkisel Yağ Sektöründe Sorunlar ve Çözüm Önerileri” </strong>başlıklı toplantıya; Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Başkanı <strong>Tahir Büyükhelvacıgil</strong>, Trakya Birlik Genel Müdürü <strong>Hakan Çalen</strong> ve Oruçoğlu Yağ CEO'su ve Genel Müdürü <strong>Rıfat Tekbaş</strong> konuşmacı olarak katıldı.</p> <p> </p> <p><strong>Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Gazeteci Celal Toprak</strong>’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmasını <strong>İstanbul Ticaret Borsası </strong><strong>Meclis Başkanı Ahmet Bülent Kasap</strong> yaptı. <strong>Ahmet Bülent Kasap </strong>konuşmasında, yağlı tohumlar ve bitkisel yağlar sektörünün Türkiye’de yüksek potansiyeli olduğunu ifade etti ve toplantıda bu potansiyelin ortaya çıkmasını engelleyen sorunların ele alınacağını belirtti. <strong>Kasap</strong>, Borsa Meydanı toplantılarında gıda sektöründeki sorunların tek tek ele alındığını hatırlatarak, <em>“İstanbul Ticaret Borsası olarak, bu toplantılarda ortaya konan çözüm önerilerini Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) kanalıyla ilgili Bakanlıklara iletiyor ve tarihe not düşmek amacıyla kitap olarak da yayınlıyoruz”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p>Konuşmasında üretici, sanayici ve devlet ilişkileri bağlamında üretimi artırıcı öneriler sunan Oruçoğlu Yağ CEO'su ve Genel Müdürü <strong>Rıfat Tekbaş</strong>, yağlı tohumların stratejik bir ürün olduğuna dikkat çekerek, üretiminin bir üst kurulla düzenlenmesi gerektiğini belirtti. <strong>Tekbaş</strong>, <em>“Önümüzdeki üç beş yılda ne üretileceğinin belirlenmesi gerekiyor. İthalata bağımlılığımızı azaltmak ve üretimimizi sürdürülebilir bir biçimde artırmak için bu önlemlerin alınması kaçınılmazdır”</em> dedi. </p> <p> </p> <p>Bitkisel yağ sanayicilerinin ihtiyaç ve talepleri hakkında konuşan Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Başkanı <strong>Tahir Büyükhelvacıgil</strong>, son gelişmelerin dünyada tarımın ne kadar önemli olduğunu tekrar gösterdiğini belirterek, <em>“Yağ, un ve şekerle beraber temel gıda maddeleridir ve her biri stratejik önemdedir”</em> dedi. Türk tarımının en önemli sorunun planlama olduğunu ifade eden <strong>Büyükhelvacıgil</strong>, <em>“İnsan kaynağımız da teknolojimiz de yeterli olduğu halde planlama konusunda maalesef başarılı olamıyoruz. Bu, sürdürülebilir tarımı tehdit eden bir durum. Yağdaki temel sorunumuz da planlamadır. Biz çiftçisiyle, sanayicisiyle, tüketicisiyle, devletiyle bir arada, ortak çıkarlar için harekete geçmeliyiz. Uzun vadeli sözleşmeli tarım, sadece yağda değil tüm tarımsal ürünlerde yerleştirilmeli”</em> şeklinde konuştu. </p> <p> </p> <p>Konuşmasında çiftçi talep ve beklentileri ile yağlı tohumlar üretimini artıracak önerilerini sıralayan Trakya Birlik Genel Müdürü <strong>Hakan Çalen</strong> ise ayçiçeğinin fiyatlama ve sektörel yapısal sorunları olduğunu belirterek, <em>“Alım garantisi verilmesi sürdürülebilirlik için ilk şarttır”</em> dedi. Çiftçinin sürdürülebilir ve öngörülebilir bir gelir beklentisi olduğunu ifade eden <strong>Çalen</strong>, <em>“Çiftçimiz geçen yılki fiyatlama ve kazanca göre ekim kararı veriyor. Doğru münavebe, doğru teknoloji ve doğru gübreleme ise sürdürülebilirliği belirliyor. Ayçiçeği üretimini artırmak için desteklerin çok önemi var. Desteklerin cazip rakamlara yükseltilmesi gerekiyor. Yağlı tohumlara odaklanmış lisanslı depoculuğa yönelmeliyiz. Ayrıca alternatif yağlı tohumlarda üretim arttıkça tağşişe dikkat etmeliyiz. Ayçiçeği yanında ikinci bir alternatif ürünün yerleşmemesinin nedeni, alıcı bir kooperatif olmaması ve bir makro plan eksikliğidir. Planlamayla 2,5 milyon ton yıl Ayçiçek yağı üretimine ulaşabiliriz”</em> dedi. </p> <p> </p> <ul> </ul>
25.7.2023 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p><strong>İstanbul Ticaret Borsası</strong>’nın düzenlediği <strong>‘Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor’</strong> toplantılarında bu ay gıda perakende sektörünün sorunları konuşuldu. Webinar ortamında gerçekleştirilen, <strong>“Gıda Perakende Sektörünün Sorunları ve Çözüm Önerileri” </strong>başlıklı toplantıya; Ticaret Bakanlığı Bakan Yardımcısı <strong>Sezai Uçarmak</strong>, TOBB Perakendecilik Meclisi Başkanı <strong>Alp Önder Özpamukçu</strong>, Türkiye Perakendeciler Federasyonu Başkanı <strong>Ömer Düzgün</strong> ve İSTİB Gıda Ürünleri Perakende Ticareti Meslek Komitesi Başkanı <strong>Neşet Çil</strong> konuşmacı olarak katıldı.</p> <p> </p> <p><strong>Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Gazeteci Celal Toprak</strong>’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmasını <strong>İstanbul Ticaret Borsası </strong><strong>Meclis Başkanı Ahmet Bülent Kasap</strong> yaptı. <strong>Ahmet Bülent Kasap </strong>konuşmasında, Türkiye’de gıda perakendeciliğinin sorunlarının çözümünde tüm paydaşları memnun etmenin zorluğuna değinerek, <em>“Gıda ürünlerinin raf ömrü kısa. Bu durum da sektörün sorunlarını artırıyor ve çözümünü zorlaştırıyor. Paydaşların hepsinin talep ve önerilerini ortaya koyacakları böylesi platformlar bu nedenle dikkatle izlenmeli sektörün sesine kulak verilmeli” </em>şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p>Ticaret Bakanlığı Ticaret Bakan Yardımcısı <strong>Sezai Uçarmak</strong>, güncel gelişmelerin iç ticareti hızla etkilediğine dikkat çekerek, <em>“Örneğin, organize perakende büyürken pandemi ve teknolojik gelişmelerin doğurduğu elektronik ticaret dengeleri değiştirdi. Yaşadığımız iktisadi problemlerin önemli kısmının nedeni gıda. Tarım ürünlerinin ticarileştirilmesinde lisanslı depo ve elektronik ürün senedi dışında elimizde enstrüman yok. Bunların çeşitlendirilmesi, gelişmesi bizi güçlendirecektir. En az bunun kadar önemli bir başka konu da tarımsal üretim planlaması. Üretimi planlamamız lazım. Üretimin %60-70’inin planlı olması, taahhütlü üretilmesi gerekiyor. Gemi, uçak üretip, soğan tartışmak bize yakışmıyor” </em>dedi. Perakende yasasıyla ilgili gelişmeleri de hatırlatan <strong>Sezai Uçarmak</strong>, sektörün en önemli sorunlarından biri olan ödeme vadeleri ve haksız fiiller meselesinin 2024 yılı başında yürürlüğe girecek kanunla çözüleceğini söyledi.</p> <p> </p> <p>TOBB Perakendecilik Meclisi ve Gıda Perakendecileri Derneği Başkanı <strong>Alp Önder Özpamukçu</strong>, organize perakendenin hem yarattığı istihdam ve rekabetçi yapısı hem de kayıt altında olması nedeniyle her açıdan olumlu etkileri olduğuna dikkat çekerek, <em>“Perakende ne kadar organize olursa refaha o kadar katkı sağlayan bir sistem haline gelir. Organize perakende olarak dünyadaki yenilikleri ülkeye getiriyor, tarımdaki teknolojik gelişmelere katkıda bulunuyoruz. Gelişmiş firmalar, organizmalar kuramazsak, küresel internet siteleri ve çok kanallı mağazacılık sistemleriyle rekabet etmemiz mümkün olmaz. Gerekli teknoloji yatırımı yapmazsanız, dünyayla rekabet bile edemezsiniz. Fiyat dengesini rekabetçilikle tutturabiliriz”</em> şeklinde konuştu. Gıdanın üretim ayağında ürünlerin yüzde 90’ının aile işletmeleri tarafından üretildiğini belirten <strong>Özpamukçu</strong>, kooperatif ve birliklerin desteklenmesinin üretim sorunlarının çözümünde kilit önemde olduğunu söyledi.</p> <p> </p> <p>Türkiye Perakendeciler Federasyonu Başkanı <strong>Ömer Düzgün</strong> ise yerel marketlerin önemine dikkat çekerek, indirim marketlerin çoğalmasının sorunlar yarattığını ifade etti. <strong>Düzgün</strong>, <em>“Türkiye’de müthiş bir mağaza enflasyonu var. Çok kuralsız bir şekilde alt alta, yan yana açılan mağazalar var. Küçük bir bakkal ailesini geçindiriyor, yakınında üç dört mağaza açılıyor ve sadece yerel perakendeyi değil, yerel üretimi de etkiliyor. Mağazalaşmada tekelleşmenin önüne geçmeliyiz. Gıda güvenliğini sağlamanın yolu da buradan geçiyor. Yerli üreticiye destek olmazsak bunu sağlayamayız”</em> dedi. <strong>Ömer Düzgün</strong>, özel ürünlerin indirim marketlerde çok yoğun olarak kullanılmasının tüketiciyi seçeneksiz duruma düşürdüğünü belirterek, <em>“Bu da haksız rekabet doğuruyor. Tüm paydaşları kucaklayan bir perakende yasası çıksa tüm sorunlar çözülür”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>İSTİB Gıda Ürünleri Perakende Ticareti Meslek Komitesi Başkanı <strong>Neşet Çil</strong> de yaptığı konuşmada gıda fiyatlarında artışların sorumlusu olarak marketlerin görüldüğüne dikkat çekerek, <em>“Üretici, tedarikçi, nakliyeci unutuluyor, tek sorumlu olarak biz gösteriliyoruz. Bu sorunu aşmamız gerekiyor. İstanbul Ticaret Borsamızın düzenlediği bu tip toplantılar çok önemli. Sık sık toplanmalı, gıdadaki fiyat artışlarının çözümü için çalışmalıyız. Fiyat konusunda p</em><em>erakendecinin, marketçinin yapabileceği hiçbir şey yoktur. Üreten başka, fiyatı belirleyen başkadır. Bunun bizden kaynaklanmadığını herkese anlatamıyoruz. Özellikle sebze meyve, son zamanlarda da patates soğan meselesinde bunu tekrar gördük”</em> dedi. <strong>Neşet Çil</strong>, sektörü düzenleyen bir yasanın çıkması gerektiğini belirterek, <em>“En azından perakendenin açılış kapanış saatlerini belirleyelim. Çalışanlar rahat etsin. Çırak ve kalfalık eğitimi olmayan bir sektöre doğru gidiyoruz. Sektör bitme noktasına gidiyor. Eskiden işler bozulunca devretme noktasına geliyorduk. Birkaç yıl içerisinde devredecek adam bile bulamayacağız”</em> şeklinde konuştu.</p> <ul> </ul>
27.4.2023 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p><strong>İstanbul Ticaret Borsası</strong>’nın düzenlediği <strong>‘Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor’</strong> toplantılarında bu ay yumurta sektörünün sorunları konuşuldu. Webinar ortamında gerçekleştirilen, <strong>“Yumurta Sektörünün Sorunları ve Çözüm Önerileri” </strong>başlıklı toplantıya; Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürü <strong>Salih Çelik</strong>, Yumurta Üreticiler Merkez Birliği (YUM-BİR) Başkanı <strong>İbrahim Afyon</strong>, Başmakçı Tavukçuluk Kooperatifi Başkanı <strong>Nevzat Tezcan</strong>, İstanbul Yumurta Üreticileri Toptancıları ve İş Adamları Derneği (İSTYUMDER) Başkanı ve İSTİB Meclis Üyesi<strong> Necati Yıldırım</strong> konuşmacı olarak katıldı.</p> <p> </p> <p><strong>Gazeteci Ahmet Coşkunaydın</strong>’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmasını <strong>İstanbul Ticaret Borsası </strong><strong>Meclis Başkanı Ahmet Bülent Kasap</strong> yaptı. <strong>Kasap </strong>konuşmasında Türkiye’de yumurta sektörünün her geçen gün gelişen teknolojiyle büyük bir değişim gösterdiğini belirterek, <em>“Bireysel tüketicilerin ve sanayinin ihtiyacı olan yumurta modern ve dev tesislerde üretilmektedir. Bugün Türkiye’de kabuklu yumurta dışında pastörize likit yumurta ve ileri işlenmiş yumurta ürünleri de üretilmeye başlanmıştır. Elbette bu söylediklerim yumurta sektörünün hiçbir sorunu olmadığını göstermiyor. Tüm dünyada olduğu gibi bizde de sürekli artan enerji maliyetleri, yemden üretime, lojistikten market raflarına kadar her aşamada yeni sorunlar doğuruyor” </em>şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p>Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürü <strong>Salih Çelik</strong>, sektöre yönelik desteklerin güçlü bir şekilde sürdüğünü belirterek, <em>“Yatırım destekleri, KDV indirimi, elektrik ve yem desteklerimiz ve ihracat konusundaki politikalar sektörü sürekli büyütüyor. Şu sıralarda gerçekleşen fiyat artışının yakında dengeye oturacağına inanıyorum. 77,5 milyon yumurta tavuğu varlığımız ve günlük 52,3 milyon yumurta üretimimiz var. Sektör sürekli gelişiyor ve gelişecek. Son kuş gribinin etkisi de sınırlı oldu”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>Yumurta Üreticiler Merkez Birliği (YUM-BİR) Başkanı <strong>İbrahim Afyon</strong>, yaptığı konuşmada, <em>“Yükselen fiyatlardan devlet ve vatandaş kadar biz de şikâyetçiyiz. Bizler de herkes gibi çabamızın karşılığında makul bir kâr elde etmeyi hedefliyoruz. Yumurta fiyatıyla ilgili dengesizliklerin çözümü kontrollü üretimdir. Bizim üretimimiz iç piyasaya da ihracata da yeter. Ancak fiyat düşüşlerini görmeden, sürekli artışların haberleştirilmesi yumurta fiyatlarının aşırı yükseldiği algısı oluşturuyor ve sektöre zarar veriyor. Bir yılda 10-15 kere zam haberi yapılıyor ama yıl sonunda yumurta fiyatı hemen hemen aynı oluyor. Çünkü fiyat düşüşlerinin haber değeri yok”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>Başmakçı Tavukçuluk Kooperatifi Başkanı <strong>Nevzat Tezcan</strong> da fiyatlardaki son artış öncesinde 1,5 yıl boyunca üreticinin kar edemediğini belirterek, <em>“Bu zor bir dönemdi. Sonuçta uzun süreli kârsızlık hayvan varlığını etkiledi ve yumurta fiyatları yükselmeye başladı. Yakın zamanda dengeye oturacaktır. Kuş gribi dolayısıyla büyük bir hayvan kaybı olmadı. Bu gelişmenin fiyatlara etkisi ise sınırlıdır” </em>şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p>İstanbul Yumurta Üreticileri Toptancıları ve İş Adamları Derneği (İSTYUMDER) Başkanı ve İSTİB Meclis Üyesi<strong> Necati Yıldırım</strong>, gezen tavuk yumurtası ve organik yumurta konusuna dikkat çekerek, <em>“Türkiye’nin her köşesinde, marketlerin raflarında binlerce organik yumurta satılıyor. Ancak bu miktarda bir üretim olmadığını biz biliyoruz. Bu konuda tüketiciye de görev düşüyor. Vatandaş uyanık olmalı, sertifika kontrolü yapmalı. Organik ve gezen tavuk üretiminin kat be kat fazlası piyasada”</em> şeklinde konuştu.</p> <ul> </ul>
21.3.2023 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p>İstanbul Ticaret Borsasının düzenlediği Borsa Meydanı toplantısında Ev Dışı Tüketim Sektörü masaya yatırıldı. Toplantıda televizyonlardaki gastronomi programlarının yanlış bir algı oluşturduğuna dikkat çekilerek, sektöre yönelen gençlerde hayal kırıklığına yol açtığı belirtildi.</p> <p> </p> <p>İstanbul Ticaret Borsasının düzenlediği ve gıda sektörünün sorunlarının tüm yönleriyle tartışıldığı Borsa Meydanı toplantılarında bu ay ev dışı tüketim sektörü ele alındı.</p> <p> </p> <p>Moderatörlüğünü Gazeteci Celal Toprak’ın yaptığı, İSO Endüstriyel Yemek Sanayii Meslek Komite Başkanı, Meclis Üyesi Sedat Zincirkıran, Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu (YESİDEF) Başkanı Hüseyin Bozdağ, Ev Dışı Tüketim Tedarikçileri Derneği (ETÜDER) Başkanı Melih Şahinöz ve İSTİB Meclis üyesi Süleyman Tarakçı’nın konuşmacı olarak katıldığı toplantının açılışında konuşan İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı Ahmet Bülent Kasap ev dışı tüketim sektörünün son yıllardaki gelişimine dikkat çekti. Kasap, “Evlerdeki yeme içme alışkanlıklarımız hızla değişiyor. Modern hayatın temposu özellikle metropollerde çalışan insanları hızlı yaşamaya zorunlu kılıyor. Bu süreç dev bir sektör doğuruyor. Böylesi önemli bir sektöre gereken önemin verilmesi ve potansiyelinin değerlendirilmesi için elimizden geleni yapmalıyız” şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p>İSO Endüstriyel Yemek Sanayii Meslek Komite Başkanı, Meclis Üyesi Sedat Zincirkıran yaptığı konuşmada endüstriyel yemek sanayinin özellikle son 15 yılda önemli bir atılım gerçekleştirdiğini belirterek, “Sektörümüzün hızla gelişmesinin en önemli nedenlerinden biri bu… İstihdamla ilgili sorunlarımızı çözebilirsek, uluslararası hizmet verme yolunda da daha hızla büyüyebiliriz” dedi. </p> <p> </p> <p>Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu (YESİDEF) Başkanı Hüseyin Bozdağ, sektörün ihracat kapasitesine dikkat çekerek, Tek bir kap yemek 56 sektörü hareketlendiriyor, destekliyor. Bu nedenle ihracat kapasitemizi artırmak için çalışıyoruz. Osmanlı coğrafyasındaki onlarca ülkede benzer damak tatları sayesinde çok büyük bir potansiyelimiz var. Bunu değerlendirmeliyiz” dedi.</p> <p> </p> <p>Ev Dışı Tüketim Tedarikçileri Derneği (ETÜDER) Başkanı Melih Şahinöz ise kahvaltı ve öğle yemeğinin çalışanlar tarafından dışarıda yendiğini hatırlatarak, “Sektörümüz dünya standartlarında üretim yapıyor, servis veriyor. Sadece turizmi bile düşünsek büyük bir dolaylı etkimiz var. Her sektörü besliyoruz. Ayrıca bizim sektörümüzün toplum sağlığı açısından da çok önemli olduğu ortadadır” dedi.</p> <p> </p> <p>İSTİB Ev Dışı Tüketim Meslek Komitesi ve Meclis Üyesi Süleyman Tarakçı da yaptığı konuşmada uluslararası alanda Türk mutfak kültürünün hak ettiği yere ulaşmasının önemine dikkat çekerek, “Olağanüstü bir mutfak kültürümüz var ama ne yazık ki kullanamıyoruz. Örneğin coğrafi işaretli ürünlerde bir karmaşa var. Bu konuda her ilde bir kurum yetkilendirilirse çok daha iyi sonuç alabiliriz. Ayrıca gastronomi eğitiminde de ciddi sorunlarımız var. Gastronomi mezunlarının yüzde 98’i sektörü iki yılda terk ediyor. Televizyonlardaki programlar özel üniversitelerin gastronomi bölümlerine öğrenci sağlıyor. Bu programlardaki yanlış algı sektöre yönelen gençlerin hayal kırıklığına uğramalarına yol açıyor” şeklinde konuştu.</p>
26.1.2023 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p>Gıda sektörünün sorunlarının tüm yönleriyle tartışılması için İstanbul Ticaret Borsası tarafından düzenlenen Borsa Meydanı toplantılarında bu ay beyaz et sektörü masaya yatırıldı. Toplantı katılımcıları beyaz et sektörünün en büyük sorununun bilgi kirliliği olduğunu belirterek, bu sorunun çözümü için yetkilileri göreve davet ettiler.</p> <p> </p> <p>İstanbul Ticaret Borsasının, Güvenilir Ürün Platformunun desteğiyle düzenlediği <strong>“Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor” </strong>toplantılar serisinde bu ay beyaz et sektörü konuşuldu. Geniş bir katılımla gerçekleşen etkinlikte sektörün sorunlarının en önemlisinin uzman olmayanlar tarafından yayılan yanlış bilgiler olduğuna dikkat çekildi ve bu soruna devletin el atması gerektiği belirtildi</p> <p> </p> <p><strong>Güvenilir Ürün Platformu Başkanı</strong> <strong>Celal Toprak</strong>’ın moderatörlüğündeki toplantının açılış konuşmasını yapan <strong>İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı Ahmet Bülent Kasap</strong>, kümes hayvancılığının endüstriyel bir kimliğe kavuşmasıyla, toplum sağlığı açısından öneminin arttığına dikkat çekerek, <em>“1980’li yıllara kadar daha çok aile işletmeciliği şeklinde yapılan piliç yetiştiriciliği ve köy tavukçuluğu, bugün yerini dev tesislere bıraktı... Nüfusun da artmasıyla bu sektör devasa bir sanayi haline geldi. Hali hazırda kırmızı etin en büyük alternatifi durumunda… Bugün beyaz et, protein kaynağı açısından tüm dünyada tercih ediliyor. Zira kişi başına düşen kanatlı et tüketimi de dünyada her geçen yıl artıyor. Bu açılardan bakıldığında stratejik bir sektör olduğu açık olan beyaz et sektörünün sorunlarını, konunun gerçek uzmanları dile getirecekler”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p><strong>Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği (BESD- BİR) Başkanı Naci Kaplan</strong>, yaptığı konuşmada sektörün Türkiye ve dünyadaki durumunun sürekli geliştiğine dikkat çekerek, <em>“2000’lerin başında kişi başına yıllık beyaz et tüketimimiz 10 kilogramın altındayken bugün 20 kilogramı geçti. Ancak son dört yıldır, tüketim artışı durdu. Bunun da en önemli nedenlerinden biri sektör hakkındaki yanlış bilgiler. Bu konuya devletimiz el atmalı. Bizim söylediklerimiz sektör temsilcileri olduğumuz için yeterli etkiyi göstermiyor. Oysa Bakanlıkların yapacağı kamu spotları halkımızı aydınlatacak ve konuyla ilgili asılsız bilgilere dayalı yanlış algıları yok edecektir. Ayrıca bu konuda bir bilim kurulu da oluşturulmalı”</em> dedi. <strong>Naci Kaplan</strong>, sektörün damızlık ve yem hammaddesi gibi sorunlarına da dikkat çekerek, <em>“Damızlıkta Bakanlığın Anadolu T adlı bir yerli ırk çalışması var ama şu anda ihtiyacımızın yüzde 1’ini bile karşılayamıyor. Bu çalışmalara başlanması çok önemli ve umut verici ancak çok yolumuz var”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p><strong>Veteriner Tavukçuluk Derneği Başkanı Prof. Dr. Pınar Saçaklı </strong>da konuşmasında, bilim insanlarının alanları dışında fikir açıklamalarının sakıncalarına dikkat çekerek, <em>“Böyle bir tutumu gelişmiş ülkelerde görmek mümkün değildir. Bizde ise ilgili ilgisiz, bazen bilim insanı olmayanlar bile uzmanlık gerektiren konularda görüş beyan ediyorlar. Örneğin “30 günde yetişen tavuk” diye bir konu hep soruluyor. Bu sürecin arkasında büyük bir bilimsel birikim ve onlarca yıllık emek var. Öncelikle onlarca yıldır süren genetik seleksiyon çalışmalarının neticesinde çok kaliteli gen yapısına sahip bir ırk oluşturuluyor. Ardından bu ırk hayvanlara mükemmel çevre şartları, sağlık desteği ve beslenme sunuluyor. Tabii ki bunun sonucunda da olağanüstü iyi sonuçlar elde ediliyor. Bu süreç daha da gelişecek”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>Gıda Yüksek Mühendisi Cahit Düzdemir</strong> yaptığı konuşmada, üreticilerin büyük bir maliyet baskısı altında bulunduğunu belirterek, <em>“Birçok hammaddenin dış kaynaklı olması ve enerji maliyetlerindeki öngörülemeyen artışlar, ciddi bir sorun yarattı. Örneğin Rusya – Ukrayna savaşı sürecinde Brezilya’dan hammadde teminine başlamıştık. Eğer, büyük bir başarı olarak gördüğüm tahıl koridoru anlaşması yapılmasaydı, trajik sonuçlarla yüzleşebilirdik”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p><strong>İSTİB 20 Kümes Hayvanları ve Beyaz Et Ticareti Komite Başkanı Ali Rıza Yıldız</strong> ise Türkiye’nin jeopolitik konumu, lojistik ve genç nüfusu gibi avantajları dolayısıyla son zamanlarda beyaz et sektöründe de yabancı sermayenin ilgisini çektiğini belirterek, <em>“Bu satın almalar doğaldır. Ancak, sektördeki karlılık düşmesi dolayısıyla şirketler değerlerinin altında satılıyorlar. Bir önemli konu da burada konuştuğumuz sorunları sektörel sorun olarak tanımlıyoruz. Oysa protein kaynağı olarak önemi dolayısıyla bu toplantıda gündeme gelen her sorun aynı zamanda ulusal sorunumuzdur. Beyaz et sanayisinin her sorunu toplumun sağlıklı beslenmesi ile ilgilidir”</em> dedi.</p> <p> </p> <ul> </ul> <ul> </ul>
15.12.2022 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p>Gıda sektörünün sorunlarının tüm yönleriyle tartışılması için İstanbul Ticaret Borsası tarafından düzenlenen Borsa Meydanı toplantılarında bu ay un ve unlu mamuller sektörü masaya yatırıldı. Toplantı katılımcıları ekmekteki sorunların çözümü için bir çalıştay düzenlenmesi gerektiğini belirttiler.</p> <p> </p> <p>İstanbul Ticaret Borsasının, Güvenilir Ürün Platformunun desteğiyle düzenlediği <strong>“Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor” </strong>toplantılar serisinde bu ay un ve unlu mamuller sektörü konuşuldu. Geniş bir katılımla gerçekleşen etkinlikte İstanbul’un ekmek sorununu çözmek için bir “Ekmek Çalıştayı” düzenlenmesi gerektiği vurgulandı.</p> <p> </p> <p><strong>Güvenilir Ürün Platformu Başkanı</strong> <strong>Celal Toprak</strong>’ın moderatörlüğündeki toplantının açılış konuşmasını yapan <strong>İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı Ahmet Bülent Kasap</strong>, ekmeğin Türk toplumu için önemine dikkat çekerek, <em>“Ekmek, tarih kadar eski bir temel besin kaynağı. Özellikle bizim kültürümüzdeki yeri çok farklı ve önemli. Bizim toplumumuzda ekmek kutsaldır. Ancak bu kadar kutsal kabul ettiğimiz ekmeğin en çok israf edilen gıda ürünlerinden biri olması da çok acıdır. Gazetelerde ekmek, israf boyutuyla olduğu kadar hakkındaki tartışmalarla da gündeme gelir. Onlarca yıldır medyada hiç bitmeyen bir ekmek gündemi vardır. Gramajı tartışılır, fiyatı tartışılır, kalitesi tartışılır. Bu tartışmalara, her kesimden aktörler dâhil olur. Bilim adamları konuşur, tüketici dernekleri konuşur, siyasiler konuşur. En az sesi çıkan, en az görüşüne başvurulan ise fırıncılar olur. Oysa fırıncı esnafı, ekmeğin çilesini çeken, vefakâr, kanaatkâr, günün 24 saati çalışmak zorunda olan, ekmeği en iyi bilen, ekmek hakkında konuşmaya en çok hakkı olan bir sektörün mensuplarıdır. Bu nedenle bugün toplantımızda en çok onlara söz vereceğiz”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p>İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürü<strong> Ahmet Yavuz Karaca</strong>, ekmeğin sadece ülkemizde değil, dünyada da en önemli besin maddelerinden biri olduğunu belirterek, ekmekle ilgili İstanbul’da diğer illere göre daha fazla sorun olduğunu ifade etti. <strong>Karaca</strong>, <em>“İstanbul’da en büyük sorun ekmek üretim izni olmadığı halde belediyelerden alınan unlu mamuller üretim belgesi ile ekmek üreten fırınların çokluğudur. Bu sorun başta kapasite kullanımı düşüklü gibi birçok ek soruna yol açıyor. Tüm paydaşların katılımıyla yapılacak bir çalıştayda çözüm önerileri tartışılmalı”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>İstanbul Fırıncılar Odası Başkanı<strong> Erdoğan Çetin</strong> de İstanbul’da bir fırın enflasyonu olduğuna dikkat çekerek, <em>“Yüzlerce ruhsatsız fırın var. Birçok ruhsatsız fırın olması yenilerinin açılması için de cesaret veriyor. Ya bu fırınlara bir kereliğine ruhsat vermeli ve bir daha da göz yumulmamalı ya da gereği yapılmalı. Bu İstanbul’un kanayan yarası… Kapasite kullanımı düşük, işletmeler küçülüyor, sonuçta da maliyet yükseldiği için fiyat baskısı oluşuyor. Yani bu sorunun çözülmesi en çok vatandaşımızı memnun edecektir. Ayrıca yabancı işçilerin tarımda istihdamına izin verildiği gibi fırınlarda istihdamına da izin verilmesi gerekiyor”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p>İTO Un ve Unlu Mamul Komitesi Üyesi<strong> Mustafa Gürel</strong> ise fırınların personel sorununa dikkat çekerek, <em>“Fırıncılar, 7 gün 24 saat çalışıyorlar ve tatilleri yok. Bu da yetişmiş eleman sorunu yaşamamıza yol açıyor. Milli Eğitim Bakanlığı bu konuda meslek liselerindeki ilgili bölümlerle işbirliğimizi sağlamalı ve haftanın 4 günü öğrenciler bizlerde staj yapmalı ve yetişmeli”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>İSTİB Meclis ve Fırıncılık Ürünleri Komitesi Üyesi <strong>Abdullah Çerman</strong>, yaptığı konuşmada fırınların sorunlarının çok boyutlu olduğunu ifade ederek, <em>“Öyle çok ve farklı boyutlarda sorunlarımız var ki, özetlemek çok zor. Örneğin ürünümüz tarifeye bağlı ama girdilerimiz serbest piyasada belirleniyor. Özellikle son dönemde artan enerji bedelleri ana girdi maddesi olmak üzere. Ruhsatlandırma ve ruhsat devri sorunlarımız var. Bir fırıncı ruhsatını oğluna bile devredemiyor. Kentsel dönüşüme giren binalardaki fırınlara tekrar ruhsat verilmeyeceği için binamızı bile yenileyemiyoruz. Mevcut fırınlara bu konuda istisna yapılmasını talep ediyoruz. Enerji fiyatlarında fırınlara indirim yapılmasını talep ediyoruz. Finans maliyetlerinin yüksekliği ve düşen karlılığımız dolayısıyla yapamadığımız yatırımları gerçekleştirmek için teşvikli kredi talep ediyoruz. Mevzuata uygun olmayan fırın sorunu çözülmeli ve ruhsat verirken eczacılarda olduğu gibi belirli bir nüfus başına fırın sayısı sınırlandırılmalı. Son olarak 250 gramın altında ekmek üretmek israfa yol açıyor. Gramaj konusu yeniden ele alınmalı ve en az 250 gram ekmek üretilmeli. Bu sorunlarımız çözüldüğü zaman, ekmek hem daha sağlıklı, hem daha ucuz bir biçimde halkımıza ulaştırılabilecektir” </em>dedi.</p> <p> </p> <p>Toplantının kapanışında söz alan <strong>İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı Ahmet Bülent Kasap</strong>, her konuşmacının desteklediği ekmek çalıştayı önerisiyle ilgili, <em>“Bence de çalıştay düzenlenmeli. Biz İstanbul Ticaret Borsası olarak, bu konuda üstümüze düşen görevleri yerine getirmeye hazırız” </em>şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <ul> </ul> <ul> </ul>
24.11.2022 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p><strong>Güvenilir Ürün Platformu Başkanı</strong> <strong>Celal Toprak</strong>’ın moderatörlüğünde yapılan toplantının açılış konuşmasını yapan <strong>İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kopuz</strong>, Türkiye’nin kırmızı et üretim potansiyelinin mevcut üretimin çok üstünde olduğunu belirterek, <em>“</em><em>Öncelikle Devletimiz, hayvancılığın gelişmesi için uyguladığı politikalarla üstüne düşeni yapıyor. Nitekim kırmızı et üretiminin sürekli arttığı bir gerçek. Ancak potansiyelimize ulaşmak için çalışmamız gerektiği de ortadadır. Ülkemizde 11 ay boyunca, yem kullanılmadan hayvan beslenebilecek meralar var. Bu nedenle küçükbaş hayvancılığın ülkemiz için çok büyük potansiyel barındırdığına inanıyorum. Özellikle yem fiyatlarının ve üretim maliyetlerinin yükseldiği dönemlerde bu sistemin önemi daha iyi anlaşılıyor. Bizim küçük aile işletmeleri ve mera hayvancılığını geliştirmek için ek tedbirleri gündeme almamız lazım. Sanayide büyük başın, evlerde ise besin değeri de yüksek olan küçükbaş etinin tüketilmesinin yaygınlaştırılması lazım. Yani bir taraftan küçükbaş üretimi için çalışırken, bir taraftan da tüketiminin yaygınlaştırılmasını sağlamalıyız. Buradaki en önemli nokta, mera sistemi sayesinde yapılan üretimin maliyeti düşük olacağı için fiyatların dengelenmesine yapacağı katkıdır. Türkiye tarımsal üretim için gereken her şeye sahip bir ülke: Toprak büyüklüğü ve verimliliği, su kaynaklarımız, teknolojik gelişmişliğimiz, uluslararası tüketim pazarlarına ve ticari birliklere yakınlığımız hep avantaj… İşte bizim yapmamız gereken bu avantajlarımızı kazanca dönüştürmek için çalışmaktır”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>Et ve Süt Kurumu Genel Müdür Vekili Mustafa Kayhan</strong> ise yaptığı konuşmada et sektöründe tedarik zincirini ıslah edecek bir sisteme ihtiyaç olduğunu belirterek, <em>“Bunu temin etmek için sözleşmeli besicilik konusunda çalışmalarımız var. Üretimden itibaren her aşamaya dahil olacağımız bir sistem öngörüyoruz. Bu sistemde maliyettin üstüne belirli bir refah payını üreticiye garanti edeceğiz. Ayrıca ürettiği eti piyasaya satma seçeneği de olacak. Böylece üreticinin önünü görmesini ve et üretiminin sürekliliğini sağlamayı hedefliyoruz”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdür Yardımcısı Burhan Demirok</strong>, süt ve et üretiminin ayrı düşünülmemesi gerektiğini belirttiği konuşmasında, <em>“Süt üreticileri para kazanamazsa et üretimi de aksar. Süt, et üretiminin giderlerinin karşılanması için önemli. Küçükbaş üreticiliği ve tüketimiyle ilgili de güzel gelişmeler var. Son üç yılda küçükbaş hayvan sayısı 20 milyonlardan 26 milyon 800 bin başa ulaştı. Küçükbaş hayvan eti tüketimi de yüzde 25’lere çıktı”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>Ulusal Kırmızı Et Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Hacıince</strong>, sanayiye tahsis edilen arazilerin yüzde 80’inin meralardan oluştuğunu belirterek, <em>“Bu büyük sorunlar doğurabilecek bir durum. Hayvan yetiştiriciliğinde kapalı sistem bizim için çözüm değil. Hayvancılığın gelişmesi için aile işletmelerinin zarar etmeyeceklerine inanmaları gerekir”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p><strong>Türkiye Kasaplar Besiciler Et ve Et Ürünleri Esnaf ve Sanatkarları Federasyonu Başkan Vekili Saruhan Yağmur </strong>ise et sektörünün problemlerinin ortak platformlarda tartışılarak çözüm aranması gerektiğine inandığını belirtti ve <em>“İthalat da ihracat da iç dengeleri bozuyor. Ayrıca biz kasaplar olarak deterjan ile etin bir arada satılmasına karşıyız. Marketlerde hazır kıyma satışı yasak olduğu halde bu yasak deliniyor. Engellenmesi gerekiyor”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>Türkiye Kırmızı Et Üreticileri Merkez Birliği Başkanı Bülent Tunç</strong> etçi ırkların geliştirilmesi gerektiğine dikkat çekerek, <em>“Hayvancılığa yapılabilecek en büyük saygısızlık etin pahalı olduğunu söylemektir. Yem ve enerji gibi tüm girdilerdeki olağanüstü artışlarla kıyaslandığında et çok ucuz. Fiyatların bu seviyede kalması 5-6 ay sonra sorun yaşamamıza yol açacak”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>ETBİR Başkanı ve İSTİB Meclis Üyesi Ahmet Yücesan </strong>da sanayiciler olarak et fiyatlarının düşük olmasından rahatsız olduklarını belirterek, <em>“Bu fiyatlar sektörün sürdürülebilirliği için bir tehdit oluşturuyor. Alım gücünün düşmesi dolayısıyla sektörde yüzde 30 civarı iş kaybı var. Geliri düşen üretici sektörden çıkmaya başlıyor. Ülke olarak kendi içimizde bir sistem kurmalıyız”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p><strong>İstanbul Perakendeci Kasaplar Esnaf Odası Başkanı Aydın Tüfekçi </strong>İstanbul’da kasapların yüzde 50’ye yakın iş kaybı olduğuna dikkat çekerek, <em>“Bir et halimiz olmadığı için karkas et fiyatları 93 lira ile 103 lira arasında değişiyor. Ayrıca besi kalitesi düştüğü için etlerde ciddi yağlanma var. Besicilerin işi terk etmesinin engellenmesi için de çözüm üretilmeli”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>Nazay Tarım ve Hayvancılık Genel Müdürü Celal Naz</strong> ise Ziraat Bankası finansmanında yaşanan sorunlara dikkat çekerek, <em>“Krediyi kullanan üreticilerden millileşme sürecinde cari faizin alınmaması gerekiyor. Mevcut durum üreticilere zarar veriyor”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p><strong>İSTİB Canlı Hayvan Ticareti Komite Başkan Yardımcısı Nezir Arslan</strong>, Türkiye’de on yıl öncesine göre et fiyatlarının düştüğünü belirterek, <em>“O zamanlar et fiyatları 8-10 dolara tekabül ediyordu. Şu anda biz Avrupa’dan ucuz durumdayız. Bu fırsatı değerlendirebiliriz. Hem ithalatın hem de ihracatın serbest bırakılmasıyla Türkiye’nin üretim hacmini genişletebiliriz”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p><strong>İSTİB Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Tekinaslan </strong>da özellikle canlı hayvan fiyatlarının düşüklüğüne dikkat çekerek, <em>“Karkas et fiyatları zeytin peynirin altına düştü. Bu sürdürülebilir değil. Et üretiminin artırılması için cazip hale getirilmesi gerekiyor. Hem hayvancılık desteklenmeli hem de kırsal bölgelerin sosyal imkanları genişletilmeli. Biz de İstanbul Ticaret Borsası olarak kalifiye kasap ihtiyacının karşılanması için Milli Eğitim Bakanlığı ile temas halindeyiz ve bu konuda çalışıyoruz”</em> dedi.</p> <ul> </ul>
25.8.2022 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p><em>İstanbul Ticaret Borsasının düzenlediği Borsa Meydanı toplantılarında bu ay baklagiller ele alındı. Toplantıya bir video mesaj ile katılan <strong>Dünya Bakliyat Konfederasyonu Başkanı Cindy Brown</strong>, küresel sorunlara dikkat çekerek, <strong>“Eğer her gün yenebilecek, besleyici, uygun fiyatlı ve çevre dostu bir gıda arıyorsak, cevap bakliyattır. Bakliyat bir sürdürülebilirlik modelidir”</strong> dedi.</em></p> <p> </p> <p>İstanbul Ticaret Borsasının, Güvenilir Ürün Platformunun desteğiyle düzenlediği <strong>“Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor” </strong>toplantılar serisinde bu ay bakliyat sektörü konuşuldu. “<strong>Geleceğin Gıdası: Baklagiller”</strong> başlığı ile gerçekleştirilen etkinliğe bir video mesaj ile katılan <strong>Dünya Bakliyat Konfederasyonu Başkanı Cindy Brown</strong> bakliyat konusunda önemli tespitlerde bulundu. Gıda güvensizliği seviyesinin, Covid-19, iklim krizi, tedarik zincirinin bozulması ve küresel anlaşmazlıklarla arttığını belirten <strong>Brown</strong>, baklagillerin bu sorunun çözümünde kilit önemde olduğunu söyledi. <strong>Cindy</strong> <strong>Brown</strong>, <em>“Bakliyat yetiştirirken topraktan sadece almayız. Toprağa bir şeyler de katarız. Eğer her gün yenebilecek, besleyici, uygun fiyatlı ve çevre dostu bir gıda arıyorsak, cevap bakliyattır. Süregelen gıda krizinin ihtiyaçlarını karşılamak ve bunun da fazlasını yapmak için besleyici, sürdürülebilir ve ekonomik olarak sağlam bir gıda sistemi inşa etmemiz ve devamlılığını sağlamamız hiç bu kadar önemli olmamıştı. Bakliyat, hayvanlar ve soyadan daha az su isteyen bir sürdürülebilirlik modelidir”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p><strong>İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hakkı İsmet Aral</strong> ise yaptığı konuşmada, baklagillerin üretiminin doğal kaynak maliyetinin düşüklüğüne dikkat çekerek, <em>“Baklagiller, üretim aşamasında diğer protein kaynaklarına göre daha az enerjiye, suya ve gübreye ihtiyaç duymasına rağmen, protein, vitamin ve lif bakımından çok zengin besinlerdir. Bakliyatlar, birim protein başına büyükbaşa kıyasla 20 kat, kümes hayvanlarına kıyasla ise 3 kat daha az sera gazı emisyonu üretirler. Bu nedenle bakliyatlar alternatif değil, insanlık için temel besindir. Sürdürülebilir bir dünya için ise alternatifsiz besinlerdir”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>Ulusal Baklagil Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı ve Mersin Ticaret Borsası Başkanı<strong> Abdullah Özdemir</strong>, baklagillerin Türkiye için önemine işaret ederek, <em>“Anadolu birçok baklagilin anavatanı. 1980’ler ve 1990’larda dünyanın önemli üretici ve ihracatçılarının başında geliyorduk. Şu anda ise çok gerilerdeyiz. Dünya bakliyat ihracatındaki payımız yüzde 20 iken bugün yüzde 3. Potansiyelimiz var, çok daha iyi yerlerde olabiliriz. Havza bazlı desteklemeyle bakliyat üretimini, bilinçlerdirme çalışmalarıyla tüketimini artırmalıyız.”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>Küresel Bakliyat Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi<strong> Dr. Andaç Kolukısa</strong> konuşmasında küresel gıda fiyatlarına değinerek, <em>“Pandemi sürecinde artan gıda fiyatlarında gevşeme bekleniyor. Finansal sıkışma, yüksek enflasyon, arz talep dengesizliği ve navlun fiyatlarındaki düşüş gıda fiyatlarında gevşemeyi sağlıyor. Bakliyat bu süreçten diğer ürün gruplarına göre daha az etkilendi. Bakliyatta türev ürünlerin geliştirilmesine hız vermeliyiz”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p>PAKDER Tarım Ürünleri, Hububat, Bakliyat İşleme ve Paketleme Sanayicileri Derneği Başkanı<strong> Haluk Akyürek</strong>, pandemi sürecinde bakliyatın öneminin arttığını belirterek, <em>“Bakliyatta üretim maliyetlerinin yüksekliği ve üreticinin istenen geliri elde edememesi ekim alanlarını düşürüyor. Ekilmeyen alanlarımız çok büyük. Bu alanların bakliyat üretimiyle değerlendirilmesi için destekler verilmeli” </em>dedi.</p> <p> </p> <p>Reis Bakliyat Yönetim Kurulu Başkanı <strong>Mehmet Reis</strong>, baklagillerin hem toprağı, hem de insanı besleyen bir ürün olduğuna dikkat çekerek, <em>“Ekildiği toprağı zenginleştiren bu ürünlerin iyi değerlendirilmesi lazım. Hem en ucuz, hem en iyi protein kaynakları olmasının yanında baklagiller probiyotik özellikleri dolayısıyla çok sağlıklı. Sadece üretimini değil tüketimini de artırmamız, toplum sağlığı açısından çok önemli. 1980’lerde TRT televizyonlarında mercimek tarifleri veriliyordu. Bu tip çalışmalar yapılmalı”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p>İstanbul Ticaret Odası Meclis Üyesi <strong>Tevfik Dinçer</strong> yaptığı konuşmada bakliyat üretiminin artırılması için yapılması gerekenleri sıralayarak, <em>“Dünya standartlarında verimlilik esaslı üretim yöntemleri uygulamalıyız. Sulama altyapısını geliştirmeli, tarım alanlarının niteliğini korumalı, bilinçsiz gübre ve ilaç kullanımını engellemeli, sertifikalı tohum kullanmalı, arazileri etkin biçimde toplulaştırmalı, çiftçileri eğitmeli ve destekleri artırmalıyız”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>İstanbul Ticaret Borsası Meclis Üyesi <strong>Şemsettin Memiş</strong> yaptığı konuşmada bakliyatta ihracat yasaklarının bulgur, mercimek ve nohut gibi çok üretilen ürünleri de kapsamasının sorun yarattığını belirterek, <em>“İhracat yasakları piyasa fiyatlarında dengeyi bozuyor. Bunun sonucunda da üretimin sürdürülebilirliği aksıyor. Çiftçi bir yıl ekiyor, bir sorun çıktığında ertesi yıl ekmiyor. Sonuçta sürdürülebilir bir üretim süreci oturtamıyoruz”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p>İstanbul Ticaret Borsası Bakliyat Meslek Komitesi Başkanı <strong>Mahmut Özdemir</strong> havza modeli desteklemenin Türkiye için önemine dikkat çekerek, <em>“Havza modeli destek büyük umutlar doğurmuştu. Ancak etkin biçimde uygulanmıyor. Tüm bölgelerde, hatırsız, gönülsüz ve tavizsiz biçimde uygulanmalı. Ayrıca yüksek enflasyon dolayısıyla kurumsal firmaları bekleyen sermaye erimesi sorununa da dikkat çekmek istiyorum”</em> dedi.</p> <ul> </ul>
28.7.2022 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p><strong>İstanbul Ticaret Borsası</strong>’nın düzenlediği <strong>‘Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor’</strong> toplantılarının altıncısında kuruyemiş sektörünün sorunları konuşuldu. 16 Haziran Perşembe günü webinar ortamında gerçekleştirilen, <strong>“Ekonomiye Yön Veren Atıştırmalık: Kuruyemiş” </strong>başlıklı toplantıya; Trabzon Ticaret Borsası Meclis Başkanı <strong>Sebahattin Aslantürk</strong>, Gaziantep Ticaret Odası, Antep Fıstığı ve Kuruyemiş Meslek Komitesi Başkanı <strong>Bilal Bilen</strong>, Tüm Kuruyemiş Sanayicileri ve İş Adamları Derneği Başkanı <strong>Murat Yıldırım</strong>, Ceviz Üreticileri Derneği Başkanı <strong>Ömer R. Ergüder</strong>, Doğu Manisa Ceviz ve Badem Üreticileri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı <strong>Tayfun Erpek</strong> ve İstanbul Ticaret Borsası Meclis Üyesi <strong>Çetin Topaloğlu </strong>konuşmacı olarak katıldı.</p> <p> </p> <p><strong>Güvenilir Ürün Platformu Başkanı</strong> <strong>Celal Toprak</strong>’ın moderatörlüğünde yapılan toplantının açılış konuşmasını <strong>İstanbul Ticaret Borsası Meclis Üyesi Çetin Topaloğlu </strong>yaptı. <strong>Topaloğlu</strong> konuşmasında ülkemizin coğrafyası ve ikliminin birçok kuruyemiş türü açısından biçilmiş kaftan olduğunu belirterek şöyle konuştu: <em>“Ancak diğer bazı tarımsal ürünler gibi kuruyemiş sektöründe de iki ana sorunumuz var, üretimde verimlilik ve kalite, pazarlamada ise katma değer… Üretimdeki sorunlarımızın kaynağında geleneksel tarım yöntemleri, pazarlamadaki sorunlarımızın kaynağında ise kültürel kodlarımızdan ülkemizin yapısal ekonomik sorunlarına kadar birçok neden var. Ne yazık ki, bu sorunların çözümü için gereğince hızlı ve etkili adımlar atamıyoruz. Ürünlerimiz bu nedenle ham ve dökme olarak ihraç ediliyor, yurtdışında işlenerek katma değerli hale geliyor. Fındık bu konudaki en iyi örnektir. Dünyanın açık ara lider üreticisi olmamıza rağmen, Türkiye olarak fındıktan elde ettiğimiz gelirin daha fazlasını başka ülkeler kazanıyor.”</em></p> <p> </p> <p>Fındık konusunda görüşlerini paylaşan, Trabzon Ticaret Borsası Meclis Başkanı <strong>Sebahattin Aslantürk</strong>, fındıkta en büyük sorunun verimsizlik olduğunu belirterek, <em>“Dünya ortalamasının iki buçuk kat altındayız. Bahçe yenilenmesi, arazi birleştirme, sulu tarım ve iyi tarım uygulamalarına yönelik teşvik sistemleri yaygınlaştırılırsa verimin beş kat artması mümkün. İki kat bile artsa ihracat gelirimiz 4 milyar dolara ulaşır”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>Antep fıstığının pirim desteği alması gerektiğini vurgulayan, Gaziantep Ticaret Odası, Antep Fıstığı ve Kuruyemiş Meslek Komitesi Başkanı <strong>Bilal Bilen</strong>, kayıt altına alınamama ve istatistiki veri eksikliği dolayısıyla da strateji oluşturulamadığını belirtti. Ayrıca baklava fiyatlarındaki artıştan Antep fıstığının sorumlu tutulmasını da eleştiren <strong>Bilen</strong>, <em>“Baklavanın gider kalemlerinden sadece biri Antep fıstığı, dolayısıyla bu eleştirilerin yerinde olmadığı ortadadır”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>Ay çekirdeğinin kuruyemiş sektörünün geleneksel temsilcisi olduğunu vurgulayan, Tüm Kuruyemiş Sanayicileri ve İş Adamları Derneği Başkanı <strong>Murat Yıldırım</strong>, ay çekirdeğinin ekonomiye katkısının artması için bazı adımların atılması gerektiğini belirtti. <strong>Yıldırım</strong>, <em>“Tohum ARGE çalışmaları, sözleşmeli tarımın caydırıcı maddeler içermesi, ekim desteğinin toprak sahibine değil üreticiye verilmesi ve çiftçinin bilinçlendirilmesi sayesinde önemli ihracatçı ülkelerden biri haline gelebiliriz” </em>dedi. </p> <p> </p> <p>Ceviz Üreticileri Derneği Başkanı <strong>Ömer R. Ergüder</strong> de Türkiye’nin cevizde önemli üretici ve tüketici ülkelerden biri olduğuna dikkat çekerek, <em>“Cevizde kendimize yetmekten çok uzağız. Rakip ülkelerde 15 yıllık sübvanse kredilerle ceviz üretimi desteklenirken bizde bu süre 7 yılla sınırlı. Orta ve büyük yatırımlar için bu çok az. Ayrıca bir zamanlar muza yapıldığı gibi koruma uygulanırsa, net ihracatçı duruma ulaşabiliriz”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>Badem konusunda görüşlerini paylaşan, Doğu Manisa Ceviz ve Badem Üreticileri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı <strong>Tayfun Erpek</strong>, Türkiye’nin badem konusunda çok büyük bir potansiyel barındırdığını belirterek, <em>“Badem tarımı yeni yapılmaya başlandı. Dolayısıyla ihtisaslaşmış bir devlet kadro henüz oluşmadı. Devlet destekleri sulama altyapısı ve tür seçimine bakılmaksızın sadece sertifikalı fidana veriliyor. Bu da verimlilik sorunlarına yol açıyor. Ayrıca orman arazilerinin tahsisinde mevcut badem yatırımcılarına öncelik verilmesi gerekiyor”</em> şeklinde konuştu.</p> <ul> </ul>
16.6.2022 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p><strong>Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Celal Toprak</strong>’ın moderatörlüğünde yapılan toplantının açılış konuşmasını <strong>İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı</strong> <strong>Ali Kopuz</strong> yaptı. <strong>Kopuz</strong>, konuşmasında Türk baharat sektörünün 200 milyon doların üstündeki ihracatıyla ülke ekonomisine de katkı sağladığını anımsatarak <em>“Ticarete konu olan 350 baharattan 100 kadarının, ülkemizden ihraç edilebildiğini görebiliyoruz. Tarımsal planlama ve doğru ürün seçimine yoğunlaşmamız gerekiyor. Üretim tekniklerinde geleneksel yaklaşımdan uzaklaşmalı ve eğitim eksikliğinin doğurduğu pestisit kalıntısı gibi sorunları çözmeliyiz.”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>Ambalajlı Baharat Üreticileri Derneği Başkanı Aydın Acun, </strong>yaptığı konuşmada baharatta dış ticaretin gelişmesinin yolunun uluslararası bilinirlikten geçtiğini belirterek, şöyle konuştu<em>, “Bilinirlik marka ile mümkün. Sektörün hacmi uluslararası marka oluşturmamıza yetecek seviyede değil. Bu nedenle öncelikle talebe uygun standartlarda ve yüksek kalitede tarımsal üretimi gerçekleştirmemiz gerekiyor. Bunun ilk adımı da destek ve teşviklerin uzun vadeli olarak açıklanmasıdır.”</em></p> <p> </p> <p>Üniversite olarak bir tıbbi aromatik bitkiler borsası girişimi yürüttüklerini belirten <strong>Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nurullah Okumuş, </strong>sektörün gelişimi için bu borsanın gerekliliğine dikkat çekti. <strong>Okumuş</strong>, <em>“Borsa, klasifikasyon, standardizasyon, kalite, kontrol, markalaşma ve ticarileştirme süreçlerinin gerçekleşmesi için gereken altyapıyı oluşturacak. Bu nedenle kuruluşu için çaba sarf ediyoruz. Üniversitemizin yanında devletimiz, yerel yönetim, Afyonkarahisar Ticaret Borsası ve son olarak da İstanbul Ticaret Borsası bu oluşum için çalışıyor”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p><strong>Bitkisel Üretim Genel Müdürü Dr. Mehmet Hasdemir</strong>, tıbbi aromatik bitkiler ve baharatla ilgili Türkiye’nin büyük bir potansiyele sahip olduğunu belirterek, <em>“Bu potansiyeli değerlendirmek amacıyla, Tarım ve Orman Bakanlığı olarak Itrî ve Tıbbi Bitkiler ile Boya Bitkileri Yetiştiriciliğinin Geliştirilmesi Projesi’ni başlattık. Amacımız, bu tür bitkilerin yetiştiriciliğinin geliştirilmesi, üretimin iç ve dış talebe göre artırılması, doğal ve biyolojik kaynakların korunması ve sürdürülebilirliği, kırsal kalkınmanın sağlanmasıdır. Uluslararası piyasaların istediği kalite ve miktarda üretimin geliştirilmesinin de bulunduğu hedeflerimize ulaşmak için çalışmalarımız sürüyor. Demonstrasyon, eğitim ve kümelenme çalışmaları yürütüyoruz. Konuyla ilgili fizibilite raporları ve yatırımcı rehberleri yayınlandı”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>Odessa Baharat Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Tevfik Dayan </strong>da konuşmasında baharat ve kırmızıbiber üretimiyle ilgili sorunlara dikkat çekerek, <em>“Üretimdeki problemlerimizin başında mevsimlik tarım işçiliğinin sorunlarının yansıması var. Bu sorun biber ekiminin avantajını kaybetmesine yol açıyor. Ayrıca biberin sulak arazi istemesi, iklim değişikliği de önemli sorunlar. Tohum ıslahı çalışmalarının yavaş yürümesi, endüstriyelleşme için gerekli ARGE yatırımlarının yüksekliği de devlet desteğinin gereğini gündeme getiriyor”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p><strong>Gaziantep Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nazım Şekeroğlu,</strong> yaptığı konuşmada, Tarım ve Orman Bakanlığı Baharat Alt Komisyonu’nun Baharat Tebliği için yaptığı çalışmaları özetleyerek, <em>“Bu konudaki çalışmalar uzun sürdü ama sonuçları iyi oldu. Ancak yapılması gereken çok iş var. Örneğin aromatik bitkiler, çay ve uçucu yağ tebliğlerinin de çalışılması gerekiyor. Ayrıca bilimsel çalışmaların sektör ihtiyaçlarına uyumlu olması için atılması gereken adımlar da var” </em>dedi.</p> <p> </p> <p><strong>İSTİB Meclis Üyesi Emin Demirci</strong>, sektörün en önemli sorunlarından birinin denetim sürecinde yaşananlar olduğunu belirterek, <em>“Laboratuvar ölçüm limitlerinin farklılığı, tebliğin yoruma açık olması, denetimlerin üretim sürecini ve sektörün tamamını kapsamaması, özellikle ithal ürünlerde uluslararası Kodeks Alimentarius gıda standartlarının uygulanmaması gibi nedenlerle, işini doğru yapan firmalar zarar görmekte ve haksız rekabetle karşı karşıya kalmakta. Bu sorunların yaşanmaması için cezai uygulama yönetmelikleri oluşturulmalı ve konuyla ilgili bir danışma kurulu oluşturulmalı”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p><strong>Yemek Yazarı ve TV Programcısı, Şef Elif Korkmazel </strong>ise Türk baharatı algısının tüm dünyada oluşturulması için uluslararası Türk şeflerle işbirliği yapılmasının faydalı olabileceğini belirterek, <em>“Markalaşma için şeflerle işbirliği içinde hareket edilirse küresel bir başarı daha hızlı bir biçimde elde edilir”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>İSTİB Bal ve Baharat Komitesi Başkan Yardımcısı Atilla Rua </strong>da sektörel sorunların çözümünde her paydaşın bağımsız ve birbirinden habersiz çalışmalar yürüttüğüne dikkat çekerek, <em>“Her kurum, her paydaş önemli çalışmalar yapıyor, önemli adımlar atıyor. Ancak bu çalışmalar koordinasyondan yoksun olduğu için ve bilgi paylaşımı gerçekleşmediğinden sonuç alınamıyor. Bu nedenle paydaşların ortak hareket etmesi çok önemli”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p>Toplantının kapanış konuşmasını gerçekleştiren <strong>İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Beşir Kılıç</strong>, toplantının verimli geçtiğini belirterek, <em>“Bugün bu toplantıda sektör çok güçlü bir şekilde temsil edildi ve çok önemli konular ele alındı. Bu nedenle ben bu toplantının çok faydalı olacağına inanıyorum. Gıda sektörü temsilcileri hem dernek hem oda ve borsa gibi oluşumlardaki faaliyetlere daha aktif bir biçimde katılmalı. Çünkü bu platformlar bizlerin sorunlarının çözümü için var”</em> dedi.</p> <ul> </ul>
26.5.2022 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p><strong>İstanbul Ticaret Borsası</strong>’nın düzenlediği <strong>‘Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor’ </strong>toplantılarının dördüncüsünde bal sektörünün sorunları konuşuldu. 21 Nisan Perşembe günü webinar ortamında gerçekleştirilen, <strong>“Dünü Bugünü Yarını ile Bal Sektörü” </strong>başlıklı toplantıya; <strong>Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü Gıda Kodeks Daire Başkanı Selim Kaplan</strong>, <strong>İstanbul Tarım ve Orman İl Müdürü Ahmet Yavuz Karaca</strong>, <strong>Ankara Üniversitesi Gıda Güvenliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Nevzat Artık</strong>, <strong>Altıparmak Gıda Yönetim Kurulu Başkanı </strong>ve<strong> Balder Başkanı Özen Altıparmak</strong>, <strong>İstanbul Bal Üreticileri Birliği Başkanı Yalçın Sezer</strong>, <strong>İstanbul İli Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Onur Çilenk</strong>, <strong>Aksu Vital Yönetim Kurulu Başkanı </strong>ve <strong>İSTİB Meclis Üyesi Yunis Aksu</strong>, <strong>İstanbul Bal Evi Yönetim Kurulu Başkanı</strong> ve <strong>İSTİB Bal ve Baharat Komitesi Başkanı Mustafa Toktaş</strong> konuşmacı olarak katıldı.</p> <p> </p> <p><strong>Güvenilir Ürün Platformu Başkanı</strong> <strong>Celal Toprak</strong>’ın moderatörlüğünde yapılan toplantının açılış konuşmasını <strong>İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı</strong> <strong>Ali Kopuz</strong> yaptı. <strong>Kopuz</strong>, konuşmasında bal sektörünün öneminin her geçen gün arttığını belirterek, <em>“Bal üretiminde 2020 yılı itibarıyla 458 bin ton ile Çin ilk sırada iken, 104 bin tonluk üretimi ile Türkiye’nin ikinci, İran’ın ise 80 bin ton ile üçüncü sırada yer aldığını görüyoruz. Yani Türkiye bir bal ülkesi... </em><em>Üretimde birinci ülke olan Çin, yaptığı taklit ve tağşişler ile meşhur. Çin’in sahte ballarından en çok şikâyetçi olan ülke ise ABD… Çin’in taklit ballarıyla baş edemeyince Çin’den ithalatı yasakladılar. Dolayısıyla, yüksek bir talebi olan ABD pazarı bizim için bir fırsat olabilir. Balın ihracat potansiyelini kullanmamız bu sektörü çok daha önemli yerlere taşıyacaktır” </em>dedi.</p> <p> </p> <p><strong>Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü Gıda Kodeks Daire Başkanı Selim Kaplan, </strong>konuşmasında, mevzuatı geliştirerek güvenilir ürün sunulmasına destek olduklarını belirterek; <em>“Türkiye bal üretiminde ikinci ama ihracatta 22. sırada. Kovan başı verimimizi artırarak bu sıralamada yükselmemiz gerekiyor. Çam balında Türkiye dünyanın en önemli üreticisi... Çam balında kaliteyi artırmak için çalışmalar yapıyoruz. Ticaret Bakanlığı, Türkiye İhracatçılar Birliği ve bal üreticilerimizin de katkısıyla bu çalışmaları geliştireceğiz. Ayrıca ikili denetim sistemi oluşturmaya çalışıyoruz. Tüm bu çalışmalar balda taklit ve tağşişin engellenmesine büyük katkı sağlayacaktır. Bunda ne kadar başarılı olursak, bal sektörü o kadar gelişecektir”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>İstanbul Tarım ve Orman İl Müdürü Ahmet Yavuz Karaca, </strong>İstanbul’un sadece bir bal pazarı değil, dev şirketleri ve 76 bin kovanıyla aynı zamanda bir üretim üssü olduğunu belirterek, <em>“Bu nedenle Müdürlüğümüz yoğun bir biçimde bal denetimleri yapıyor. Bal denetimleri konusunda hem üreticilerimiz, hem firmalarımız, hem de üniversitelerimiz bize yol göstermeli. Özellikle tağşiş yöntemleri konusunda sürekli değişim var. Sektörün bu konudaki desteği bu nedenle çok önemli… Örneğin tulum peyniri üreticilerinin nişasta kullanımı ile ilgili bize yol göstermesi denetimlerin etkinliğini artırdı ve sorunu büyük oranda çözdü”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p><strong>Ankara Üniversitesi Gıda Güvenliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Nevzat Artık, </strong>yaptığı konuşmada, çam balının önemine dikkat çekti ve <em>“Çam balı Türkiye için çok önemli. Türkiye dünya çam balı üretiminin yüzde 92’sini tek başına yapıyor. Üretimin yüzde 90’ından fazlasını ihraç ediyoruz. Tüm balımızın yüzde 17-23’ü çam balı. Çam balı standardı konusunda çalışmalı, ardından kodeks ve coğrafi işaret konularına yoğunlaşmalıyız. İller arasında çekişme olmamalı. Çam balı Türkiye’nin her yerinde yetişiyor”</em> dedi. Çam balı üretimimize yangınların büyük bir darbe vurduğunu söyleyen <strong>Artık</strong>, <em>“Yangın alanlarına yeni fidan dikmeden mevcut ağaçların gelişmesini sağlamaya çalışmalıyız”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>İstanbul Bal Üreticileri Birliği Başkanı Yalçın Sezer, </strong>bal üreticileri olarak bir yazılım çalışması yaptıklarını belirterek, <em>“Bu yazılım sayesinde, Türkiye çapında tüm vasıflarıyla, hangi kovanda nasıl ballar üretildiğini bilebileceğiz. Türkiye’de 12 bin bitki türü var. Böyle bir yerde bal standardizasyonu oluşturmak çok zor… Ayçiçeği ve çam balı gibi ballarda bile durum kolay değil. Bizim yoğunlaşmamız gereken konu, değerli ballarımızın katma değerini artırmak olmalı. Örneğin manuka balının 250 gramı 85 Euro. Bizim kestane ve meşe ballarımız manuka balından vasıflı olmalarına rağmen o fiyatlara satılamıyor. Yani katma değer sorunu var. Bal üreticilerinin eğitimsizliği de çok büyük sorun. Bunun, geniş katılımlı bir sürekli eğitim sistemi ile çözülmesi gerekiyor”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p><strong>Altıparmak Gıda Yönetim Kurulu Başkanı ve Balder Başkanı Özen Altıparmak, </strong>ise bal markalarının bal üreticisi değil bal paketleyicisi olduklarına dikkat çekerek, <em>“Balı arı üretir, biz paketleriz. Bal ticaretinin en önemli şartı doğru ürüne ulaşılmasıdır. Bu nedenle laboratuvar gerekir. İleri teknoloji kullanılmalı. Bal hem sağlıklı hem gerçek olmalı. Her doğal bal sağlıklı değildir. Gerçek ballarda ilaç kalıntıları olabiliyor. Balda ARGE çalışmaları da önemlidir. Örneğin biz esmer pirinç şurubunun tespiti için çalışmalar yaptık ve tespit etmeyi başararak dünyaya sunduk” </em>dedi.</p> <p> </p> <p><strong>İstanbul İli Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Onur Çilenk, </strong>balda temel meselenin üretim olduğuna dikkat çekerek, <em>“Herkes bal üretemez. Bunun bir okulu olmalı. Balın kalitesi üretim tekniklerine bağlıdır. Herkes balcılık yapabileceği inancıyla bu işe giriyor ama sonuç sağlıklı olmuyor. Balda eğitimden başlayarak bir standardizasyon olmalı. Ayrıca üretimden tüketime bir sistem kurulmalı”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>Aksu Vital Yönetim Kurulu Başkanı ve İSTİB Meclis Üyesi Yunis Aksu, </strong>ise konuşmasında, bal üretiminin birbirinden ayrılmaz bir bütünün uyumuyla mümkün olduğunu belirterek, <em>“Arı, bal, çiçek ve insan dairesel bir döngüdür. Eğer çevre sağlıklı değilse, arıların oradan sağlıklı bir ürün üretmesi mümkün değil. Bal ve diğer arı ürünleri ile ilgili sorunları bütüncül olarak değerlendirmeliyiz. Ticaretin de dört paydaşı vardır; arıcı, paketlemeci, tüketici ve kamu. Bu paydaşların birlikte hareket ettiği bir sistem kurulmadığında, kaliteyi sürekli kılma konusunda başarılı olamayız. Örneğin tüketiciyi bilinçli hale getirmeden kaliteli bal talebi oluşmaz. Tüketiciye balın reçel olmadığı, sağlıklı bir ürün olduğu anlatılmalı. Tüm bu paydaşların sürekli olarak bir araya gelerek balda kaliteyi sağlama ve sürdürme konusunda çalışma yapmasının doğru olduğunu düşünüyorum. Sektörün gelişimi, kalite standardizasyonu ve ihracattan geçiyor”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>İstanbul Bal Evi Yönetim Kurulu Başkanı ve İSTİB Bal ve Baharat Komitesi Başkanı Mustafa Toktaş, </strong>balın önemine ve Türkiye ballarının çeşitliliğine değindiği konuşmasında, şunları söyledi: <em>“Yıllardır, zengin bir bitki çeşidiyle Anadolu ve Trakya’da bal üretiliyor. Kanola, lavanta ve çörekotu yeni bitkilerimiz. Çam balımız dünyaca ünlü. Özellikle taklit ve tağşişin önlenmesi konusunda çalışmalıyız. İstanbul Ticaret Borsası tağşiş konusunu TOBB’a götürdü, Bakanlığa götürdü. Şimdi de bu toplantıyı yapıyor. Sektör böyle toplantılarla bir araya gelerek çözüm üretmeli. Tağşiş gıda terörüdür. Ben 50 yıldır bal ticareti yapıyorum. Bugün sadece bal değil polen, arı ekmeği, arı sütü, propolis ticareti de yapıyoruz. Sektör gelişiyor.”</em></p> <ul> </ul>
21.4.2022 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p><strong>İstanbul Ticaret Borsası</strong>’nın düzenlediği <strong>‘Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor’ </strong>toplantılarının üçüncüsünde zeytin ve zeytinyağı sektörünün sorunları konuşuldu. Toplantıda bir konuşma yapan İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı <strong>Ahmet Bülent Kasap</strong>, zeytinyağı üretiminde öncü olan ülkelerin en az 5 yıllık destek programları uyguladıklarını belirterek, <em>“Bu sistemle sanayiciler ihracatta uzun soluklu hedefler oluşturabiliyorlar. Teşviklerin uzun vadeli olması ve sürekliliği hayati önemdedir”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>17 Mart Perşembe günü webinar ortamında gerçekleştirilen, <strong>Türk Tarımının Uyuyan Devi Zeytin </strong>başlıklı toplantıya; İzmir Zeytincilik Araştırma Enstitüsü Müdürü <strong>Dr. Ünal Kaya, </strong>Marmara Birlik Genel Müdürü <strong>İsmail Acar, </strong>Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı <strong>Davut Er, </strong>Uluslararası Zeytinyağı Jürisi<strong> Birsen Can Pehlivan, </strong>Ege Üniversitesi Bitkisel Yağ Teknolojisi Uzmanı <strong>Dr. Fahri Yemişçioğlu, </strong>Güvenilir Ürün Platformu Başkanı <strong>Celal Toprak</strong>, İSTİB Zeytin ve Zeytinyağı Ticareti Komitesi Başkanı <strong>Osman Berberoğlu</strong> ve İSTİB Meclis Başkanı<strong> Ahmet Bülent Kasap </strong>konuşmacı olarak katıldı.</p> <p> </p> <p>Gazeteci <strong>Ahmet Coşkunaydın</strong>’ın moderatörlüğünde yapılan toplantının açılış konuşmasını İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı <strong>İlhan Koyunseven</strong> yaptı. <strong>Koyunseven</strong>, konuşmasında gıdanın öneminin her geçen gün arttığını belirterek, <em>“Bildiğiniz gibi, ilk toplantıda hububat, ikinci toplantıda ise süt ve süt ürünleri sektörünü tüm yönleriyle masaya yatırmıştık.</em></p> <p> </p> <p><em>Bugün de, ağacından meyvesine, yaprağından yağına ve hatta çekirdeğine kadar, insanoğlunun faydalandığı bir ürünü konuşmak için bir araya gelmiş bulunuyoruz. Aramızda bulunan duayen isimlerle, <strong>Türk Tarımının Uyuyan Devi; Zeytin</strong> başlığıyla “zeytin ve zeytinyağı” sektörünü ele alacağız. Siz değerli katılımcılarla, zeytin ağacı varlığımızdan, kooperatifleşmeye; sanayi üretiminden, taklit tağşişe kadar birçok boyutuyla meseleyi değerlendireceğiz. Neticede, ortak akıl ile sektördeki sorunların çözümüne katkı sağlayacak sonuçlara ulaşmayı umuyoruz”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>İzmir Zeytincilik Araştırma Enstitüsü Müdürü <strong>Dr. Ünal Kaya</strong>, konuşmasında Türkiye zeytin ağacı varlığı ve zeytin çeşitliliği konusunda yapılan araştırmalar hakkında bilgi verdi. <strong>Dr. Ünal Kaya</strong>, Türkiye’deki tescilli zeytin çeşidinin 100’e ulaştığını belirterek, <em>“44 tür de tescil sürecine girdi. 1990 yılından beri melezleme çalışmalarımız sürüyor. Yaşlı ağaçlarımızın genetik olarak kaydı için çalışmalarımız sürerken personelimizin sürekli eğitim anlayışıyla gelişmesini sağlıyoruz. Zeytinyağı tadım panelleri düzenliyor, zeytinciliğin gelişimi için çalışıyoruz”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p>Marmara Birlik Genel Müdürü <strong>İsmail Acar</strong> ise yaptığı konuşmada Türkiye’de zeytin konusunda iki birlik olduğunu belirterek, bunlardan Tariş’in zeytinyağı, Marmara Birlik’in ise sofralık zeytin konusunda uzmanlaştığını ifade etti. <strong>Acar</strong>, Türkiye’de zeytinciliğin sorunlarının başında güvenilirliği olmayan istatistiki bilgiler olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu: <em>“Bu nedenle zeytin varlığımız hakkında net bilgimiz yok. Veri eksikliği strateji oluşturmamızı engelliyor. Miras yoluyla bölünmüş zeytinlikler, hatalı ilaç ve gübre kullanımı, sulanabilir alanların düşüklüğü, üretim ihracat desteklerinin yetersizliğine yüksek girdi maliyetleri eklendi. Bu sorun üretimi tehdit eder boyutta”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı <strong>Davut Er</strong> konuşmasında zeytinyağı ihracatıyla ilgili sorunlara dikkat çekerek, <em>“İhracatı geliştirmenin yolu istikrardan geçiyor. Sürpriz ihracat kısıtlamaları onarılması zor prestij kayıplarına yol açıyor. Örneğin, bağlantıları yapılmış, limana ulaşmış 30 bin ton yağımız şu anda bekliyor. Bu yağların ihracına izin verilmesi acil talebimiz. Öte yandan dökme yağ ile ilgili politikaların da gözden geçirilmesi gerekiyor. Catering firmalarının dökme talepleri ile paketlenmek üzere dökme ihraç edilen yağlar aynı kategoride değerlendirilmemeli. Türkiye’nin temel hedefi üretimi artırmak olmalı. Hepimizin hedefi elbette ambalajlı ürün satmak ama piyasa gerçeklerini de göz ardı etmemeliyiz. Örneğin dünya Pazar lideri İspanya’da hiçbir yasak yok. Bizde de olmamalı”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>Uluslararası Zeytinyağı Jürisi <strong>Birsen Can Pehlivan</strong> ise butik zeytinyağı üretiminin önemine dikkat çektiği konuşmasında, üretimden işlemeye kadar kontrollü üretimin kaliteye doğrudan yansıdığını belirterek, <em>“Butik üretimde kontrol daha kolay mümkün olduğu için kaliteye ulaşılabiliyor. Son dönemde dünya piyasasında rekabet edebilir olduğumuz pazar, butik zeytinyağı pazarı… Butik üretimin Türkiye’deki payı yüzde 10 civarında. Eğer kontrollü üretimi yüzde 50’lere çıkarabilirsek rekabet gücümüz de katma değerli ürünlerimiz de o oranda artacaktır. Bu nedenle butik üretim özellikle desteklenmeli”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p>Ege Üniversitesi Bitkisel Yağ Teknolojisi Uzmanı <strong>Dr. Fahri Yemişçioğlu</strong> zeytinden elde edilen ürünlerde zeytin ve zeytinyağıyla sınırlı kalmanın ufkumuzu daraltacağını belirterek, <em>“Zeytinin yaprağından da, meyvesinden de zeytinyağından çok daha katma değerli özel ürünler üretilebilir. Bu ürünlere odaklanmak için de akademinin sahadan uzak araştırma alışkanlığından kurtulması gerekir. Zeytinyağının bence en önemli sorunları dezenformasyon, isimsiz üretim, şoklara hazırlıklı olmamamızdır. Bu nedenle zeytin stratejik bir ürün olarak belirlenerek devlet kontrolünde planlamaya gidilmelidir” </em>dedi.</p> <p> </p> <p>Güvenilir Ürün Platformu Başkanı <strong>Celal Toprak</strong>, zeytin hakkında yapılan bu tip toplantıların önemine dikkat çekti ve <em>“Böylesi toplantıların yüz yüze yapılması da önemli. Basın mensupları konuyla ilgili uzmanların değerlendirmelerini öğrenmek istiyorlar. Güvenilir ürün algısının oluşması için basına sürekli bilgi verilmesi önemlidir”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>İSTİB Zeytin ve Zeytinyağı Ticareti Komitesi Başkanı <strong>Osman Berberoğlu</strong>, konuşmasında zeytin çeşitliliğinin ve tür özelliklerinin doğru değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, <em>“Verimli türlerin yaygınlaştırılması, endemik ve nadir türlerin de korunması gerekiyor. Verimli türlerle nadir türlerin karışımları katma değerli ürünleri oluşturuyor. Bu nedenle nadir türlerin korunması ve coğrafi işaret çalışmalarının yapılması gerekiyor”</em> dedi.</p> <p> </p> <p>İSTİB Meclis Başkanı <strong>Ahmet Bülent Kasap </strong>ise, Türkiye’nin zeytin stratejisinin eksikliğine vurgu yaparak, <em>“Ne yazık ki dünya pazarında markalaşmayı sağlayamamış durumdayız. Ticaret bakanlığımızın ihraç edilen zeytinyağında daha yüksek katma değer sağlamak, ihracatta markalaşmayı teşvik etmek ve nihai tüketiciye yönelik ambalajlı ürün ihracatını arttırabilmek amacıyla zeytinyağı sektörüne yönelik birtakım çalışmaları bulunmaktadır. Fakat bu çalışmalar 1 yıl gibi kısa soluklu olup, yeterli sonucu sağlayamamaktadır. Zeytinyağı üretiminde öncü olan ülkeler ise en az 5 yıllık destek programları ile sanayicilerine ihracatta uzun soluklu hedefler oluşturmasını sağlamaktadır. Teşviklerin uzun vadeli olması ve sürekliliği hayati önemdedir”</em> dedi.</p> <ul> </ul>
17.3.2022 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p><strong>İstanbul Ticaret Borsası</strong>’nın düzenlediği <strong>‘Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor’</strong> toplantılarının ikincisinde süt ve süt ürünleri sektörünün sorunları konuşuldu. 17 Şubat Perşembe günü webinar ortamında gerçekleştirilen, <strong>Süt ve Süt Ürünlerinde Ulusal Stratejiler</strong> başlıklı toplantıya <strong>Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürü</strong> <strong>Zekeriya Erdurmuş</strong>, <strong>Ulusal Süt Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi</strong> <strong>Hamit Can</strong>, <strong>Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı (YÜCİTA) Başkanı</strong> <strong>Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu</strong>, <strong>Gündoğdu Gıda Yönetim Kurulu Başkanı ve İSTİB Yönetim Kurulu Üyesi</strong> <strong>Zülküf Kopuz</strong>, <strong>İSTİB Süt Ürünleri Toptan Ticareti Meslek Komitesi Başkanı</strong> <strong>Turan Saygılı</strong> ve <strong>İSTİB Yönetim Kurulu Sayman Üyesi ve Süt Ürünleri Perakende Ticareti Komitesi Üyesi</strong> <strong>Recep Salih Al</strong> konuşmacı olarak katıldı.</p> <p> </p> <p>Güvenilir Ürün Platformu Başkanı <strong>Celal Toprak</strong>’ın moderatörlüğünde yapılan etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştiren <strong>İSTİB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kopuz</strong>, ülkelerin gıdada kendi kendine yetebilme stratejisine yöneldiği bir dönemden geçildiğini belirterek, <em>“Ülkemiz, insanlığın en önemli besin kaynaklarından olan süt ürünlerinde, muazzam potansiyeli olan bir coğrafyada bulunuyor. Ancak bu potansiyeli henüz açığa çıkarabilmiş değiliz. Örneğin, Türkiye’deki meraların küçükbaş hayvancılığa daha elverişli olmasının avantajını, henüz süt ürünlerimize yansıtamadık. Diğer taraftan, süt ineklerinin kesime gitmesinin, süt sektörüne olan olumsuz etkilerini, ben kırmızı et sektöründen gelen biri olarak her mecrada ısrarla dile getiriyorum”</em> dedi. <strong>Ali Kopuz</strong>, <strong>İstanbul Ticaret Borsası</strong>’nın gıdanın her alanındaki sorunlara çözüm katkısında bulunmak için bu toplantıları düzenlediğini belirterek, <em>“Her konuda olduğu gibi gıda konusunda da sorunların çözümünün ortak akılla üretilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle karar alıcılardan bilim insanlarına ve sektör temsilcilerine kadar tüm paydaşları bir araya getirerek çözüm aradığımız toplantılarımızı sürdüreceğiz”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p><strong>Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürü</strong> <strong>Zekeriya Erdurmuş</strong>, Türkiye’nin hayvan varlığının son yıllarda sürekli arttığını hatırlatarak, Bakanlık olarak süt ürünlerinde kalitenin artırılması konusuna da yoğunlaştıklarını belirtti. “<em>Verimlilik ve kalite ise hem hayvan ıslahı hem de kaliteli ürün ile mümkün”</em> şeklinde konuşan <strong>Zekeriya Erdurmuş</strong>, <em>“Maalesef Türkiye’nin hayvansal üretimi hakkında doğru bilinen çok yanlış var. Özellikle kırmızı et ithalatçısı olduğumuza dair bir algı oluşmuş durumda. Hâlbuki Türkiye geçen yıl, değer olarak ithal ettiği etin 7-8 katı ihracat yaptı. Tüm hayvansal ürünlerde ise ithalatımızın 5 katı ihracat yapıyoruz”</em> dedi. Türkiye’nin peynirleri hakkında çok geniş bir çalışma yürütüldüğünü de söyleyen <strong>Erdurmuş</strong>, yakında bu projenin biteceğini ve hazırlanan kitapların tüm dünya fuarlarda dağıtılarak Türkiye’nin tanıtımında kullanılacağını belirtti.</p> <p> </p> <p><strong>Ulusal Süt Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi</strong> <strong>Hamit Can</strong>, yaptığı konuşmada süt üretiminin son 10 yılda sürekli arttığını, üretimde bir sorun olmadığını ifade etti ve <em>“Ancak sanayiye giden süt miktarı düşük. Sanayi dışı aslında büyük oranda kayıt dışı demektir. Bu konu değerlendirilmeli ve tedbir alınmalı. Çiğ süt fiyatlamasının kaliteye göre yapılmaya başlanması da çok olumlu bir gelişme oldu. Üretimimizin sadece yüzde 6,7’sini ihraç ediyoruz. Bu rakam düşük olduğu için rekabet gücümüz gelişmiyor. Ambalajsız süt, zincir marketlerin uzun vadelerde ödeme yapması ve büyük süt israfına yol açan STT ile ilgili uygulamalar çözülmeli”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p><strong>Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı (YÜCİTA) Başkanı</strong> <strong>Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu</strong> ise süt ürünlerinin katma değerinin artmasının önemine değinerek, <em>“Gıda ürünlerinde katma değer ancak coğrafi işaret sisteminin doğru uygulanmasıyla mümkün olur. Tescil bu konudaki ilk adımdır ama sonrasında yönetişim ve denetim daha önemlidir. Bu konuda Tarım ve Orman Şurasında alınan karar acilen hayata geçirilmeli ve coğrafi işaret sistemimiz iyileştirilmelidir. Ancak bu gerçekleşirse coğrafi işaretli ürünlerde bir katma değer sağlayabiliriz” </em>dedi.</p> <p> </p> <p><strong>Gündoğdu Gıda Yönetim Kurulu Başkanı</strong> ve <strong>İSTİB Yönetim Kurulu Üyesi</strong> <strong>Zülküf Kopuz</strong>, konuşmasında uluslararası pazarlarda rekabet etmenin ve varlık göstermenin yolunun inovatif ürünlerden geçtiğini belirterek, <em>“Sektörümüzü hareketlendirecek projeleri, işbirlikleriyle yaparsak daha etkili oluruz. Hep beraber çalışmalı, hep beraber daha fazla kazanmalıyız. Bu konuda sanayicilerimizin de iş yapma anlayışlarını geliştirmeleri gerekiyor”</em> şeklinde konuştu.</p> <p> </p> <p><strong>İSTİB Süt Ürünleri Toptan Ticareti Meslek Komitesi Başkanı</strong> <strong>Turan Saygılı</strong>, çiğ süt fiyatlarını belirleyen faktörler arasında en önemlisinin yem fiyatları olduğunu ifade ederek, <em>“Yem fiyatlarının kontrol altına alınması sektörü büyük ölçüde rahatlatır. Süt fiyatındaki artış ürüne yansımadan önce işletmelerde sermaye ihtiyacını da artırdığı için finansal maliyetler de yükseliyor. Bu soruna marketlerin uzun vadeli ödemeleri de eklenince sorun büyüyor. Ayrıca taklit ve tağşiş yapan işletmelerin farklı isimlerde üretim yapmasının önüne geçilmesi de haksız rekabeti engelleyecektir”</em> dedi.</p> <p> </p> <p><strong>İSTİB Yönetim Kurulu Sayman Üyesi</strong> ve <strong>Süt Ürünleri Perakende Ticareti Komitesi Üyesi</strong> <strong>Recep Salih Al</strong> da konuşmasında, süt üretiminde iyi durumda olsak da coğrafi işaret konusunda geç kaldığımıza inandığını söyleyerek, <em>“Coğrafi işaret, belirli ve Anadolu için çoğu zaman endemik floralarda beslenen hayvanlardan elde edilen ürünler için çok değer katacak bir konu. Özellikle değerli sütlerden üretilen ve olgunlaştırılan ürünlerimizin uluslararası pazarlarda çok şansı olacağına inanıyorum. Bu konuya yoğunlaşmalı ve bu ürünlerimizi hem geleceğe hem de küresel pazara taşımalıyız”</em> şeklinde konuştu.</p> <ul> </ul>
17.2.2022 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
<p>İstanbul Ticaret Borsası tarafından düzenlenen ‘Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor’ etkinliği “Hububat’ta Küresel Trendler ve Türkiye” başlığıyla gerçekleştirildi. Gıda sektörünün sorunlarının tartışılacağı toplantılarda ortak akılla çözüm önerilerinin belirlenmesi hedefleniyor.</p> <p> </p> <p>İstanbul Ticaret Borsası (İSTİB) tarafından, Güvenilir Ürün Platformu desteğiyle düzenlenen ‘Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor’ etkinliklerinin ilki “Hububat’ta Küresel Trendler ve Türkiye” başlığıyla dün gerçekleştirildi. Etkinlikte; TMO Genel Müdürü Ahmet Güldal, TABADER Başkanı Prof. Dr. Mustafa Bayram, Reis Bakliyat Yönetimi Kurulu Başkanı Mehmet Reis, Ulusal Hububat Konseyi Başkanı Özkan Taşpınar, HUBUDER Başkanı Gülfem Eren, İSTİB Hububat Ticareti Komite Başkan Yardımcısı Hüseyin Bekçi, İSTİB Hububat Mamulleri ve Yem Ticareti Komitesi Meclis Üyesi Şemsettin Memiş ve İSTİB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Bakliyat Ticareti Meslek Komitesi Üyesi Hakkı İsmet Aral konuşmacı olarak yer aldı.</p> <p> </p>
20.1.2022 tarihinde gerçekleştirilmiştir.